8 Ocak 2010 Cuma

BRİÇ ANAYASASINA EK.

Briç denilen iskambil oyununun hesaplama gücüne dayandığı söylenir. Öte yandan en akıllı insanlar bile, satrancı saçma bulurlar da, bu oyundan, açıkça görülen ama nedeni pek bilinmeyen bir tat alırlar. En küçük bir kuşkum olmadan söylüyorum, çözümleme gücünü onun kadar çalıştıran başka hiçbir oyun yoktur. Yerzüzündeki en iyi satranç oyuncusu, satrancı en iyi oynayan kimsedir o kadar; briçte ustalık ise bir insanın kafasını kullanabildiğini, akılların çarpışacağı çok daha önemli işlerde de başarı sağlayabileceğini gösterir. Ustalık derken, elverişli yardımların geleceği bütün kaynakları bir anda kavrama gücüne sahip olan, örnek bir briç oyuncusunun olgunluğunu düşünüyorum. Bu kaynaklar hem pek çoktur, hem de pek çeşitlidir, üstelik düşüncenin öyle kuytu köşelerinde saklıdırlar ki, alelade kimselere, erişilmez, yanına varılmaz şeylermiş gibi görünürler.



Sağlam bir belleği olup “kitaba” uyarak oynayan herkese iyi oyuncu demek bir alışkanlık haline gelmiştir. Ama kurallara sığmayan şeyler de vardır, işte çözümleyicinin ustalığı öyle durumlarda belli olur. Sessizlik içinde bazı gözlemler yapar, bazı sonuçlar çıkarır. Belki arkadaşları da yapar aynı şeyi; ama herkes kendine göre bir bilgi elde eder; bu bilginin azlığı ya da çokluğu, sadece varılan sonuçların doğruluğundan gelmez, daha çok, gözlemlerin niteliğinden gelir. İş, neyi gözleyeceğini bilmektedir. Bizim oyuncumuz dikkatini sınırlamaz; kendimi oyuna vermeliyim diyerek, oyunun dışındaki şeylerden çıkarılabilecek sonuçları bir yana atmaz. Ortağının yüzündeki değişikliklere dikkat eder. Öbür iki oyuncuya inceden inceye dikkat eder. Ellerdeki dağılımları kestirmeye çalışır. Oyuncuların bakışlarından kozların, onörlerin kimlerde olduğunu anlamaya çalışır. Oyun devam ederken yüzlerdeki bütün değişiklikleri kollar, güven, sıkıntı, utku, şaşkınlık gibi kolayca belli olan değişikliklere bakarak bazı sonuçlar elde eder. Bir elin alınışından, onun alanın elinde aynı cinsten başka alıcılarının olup olmadığını kestirir. Şaşırtmak için oynana bir kartı, masanın üstüne atılışındaki edadan anlayıverir. Ağızdan kaçan ya da rastgele söylenen bir söz; bir kağıdın düşüşü, ters dönüşü, görülmemesi için harcanan caba ya da umursamazlık; kazanılmış ellerin sıralanıp sayılışı; sıkıntı, duralama, heveslenme, heyecan, bütün bunlar onun sanki içine doğmuşçasına ortaya attığı gerçekleri bulmasına, durumu görebilmesine yardım eder. İlk iki-üç kağıt oynandığında O artık herkesin elinde neler olduğunu yaklaşık olarak tahmin eder, ondan sonra da bütün eller yere açılmış gibi rahat rahat, hiç çekinmeden oynamaya başlar.







*E.A.POE- Morg Sokağı Cinayeti isimli öyküden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder