28 Ağustos 2018 Salı

1985 YILINDA YAPILAN BİR KONUŞMA ÜZERİNE 2018 TARİHLİ EK.

Gün gelecek İran, dünyada gerçek anlamıyla "ilk laik Müslüman ülke" olacak ve bir daha asla bir molla çıkıp, bugünkü İran yaşam biçimini dayatmaya kalkmayacak, hatta dinsel yaşam biçimini dayatmayı aklından bile geçiremeyecek çünkü İran halkı antilaik yaşamın bedelini ödemeye başladı Humeyni karşı devrimiyle.

Laik düzen yeniden kurulduktan sonra ortada molla falan kalmayacak demiştim Sebahattin Abi'ye, Beylerbeyi setüstü Necat Abi'nin kahvesinin önündeki çardakta. 1985 yıllarıydı sanırım.

Buna karşılık biz görür müyüz, görmez miyiz bilemiyorum, Türkiye bir iç savaş yaşayacak. Bu savaş Türk Kürt savaşı değil, laik antilaik savaşı olacak. Savaşı biz laikler kaybedeceğiz,  ki bir dinciyle tartışılamayacağını, ya vurmak ya da kaçmak gerektiğini öğrenmemize kadar. Ülkemizin dinci kesimi bir yana, eğitilmiş, çağdaş yaşamı içselleştirmiş kesim bile  laik düzeni hiç anlayamadı, demokrasiden daha önemli olduğunu kavrayamadı, kavrayamazdı! Bir bedel ödemedi laik yaşam biçimi için. Sandı ki laik düzen olmadan da demokrasi olabilir.

1946'dan itibaren  din ağırlıklı eğitim verilse yani dindar vali, dindar cumhurbaşkanı, dindar başbakan, dindar okul müdürü, dindar müsteşar, dindar hakim-savcı vb. kişiler yetiştirilse daha iyi olur diye düşündü embesil İnönü. Aslında inandığından değil, gelecek seçimlerdeki oyları Demokrat Parti'ye kaptırmamaktan başka amacı yoktu.  Oysa, günümüz Müslüman ülkeleri böyle yetişmiş yöneticilerle yönetiliyor ve hepsi her alanda yerlerde sürünüyor. Osmanlı, çağdaşı diğer Müslüman topluluklar kadar katı olmasa da şeriatla yönetilen bir ülkeydi ve buna karşın  ille de laik düzen olmalı diyenler Osmanlı Paşaları idi.  Din ağırlıklı yaşam biçiminin gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediğinin, yeni yaşam biçimiyle uyuşmadığının farkındaydı paşalar.

İç savaş öngörüsü aklına yatmamıştı beni dinleyen Sebahattin Abi'nin. Ne yani "usta şoför olabilmek için ille de kaza mı yapılmalı" diye sormuştu tam 37 yıl önce. Soru yanıtını içerisinde barındırıyordu. Yani "evet". Hiçbir sürücü saniyenin ölçülemeyecek biriminde kaza olabileceğini kaza yapmadan tasavvur edemez. Kazaya karışmadan aracını kullanabildiği sürece herşey yolundaymış gibi gelir sürücüye. Kaza yapanları eleştirir, kendisinin asla onlara benzemeyeceğini söyler, tıpkı "biz İran, Arabistan olamayız, biz farklıyız" diyenler gibi.

Tüm okulları imam hatip tarzı eğitime yönlendirdiğiniz zaman biz, değil İran gibi, Arabistan gibi olmayı, daha beter oluruz demiştim. Diğer Müslüman ülkelerin halkından daha zeki falan değiliz. Bizi farklı yapan aldığımız laik eğitimdir. Laik eğitim kaldırıldığı anda bal gibi İran'a, Afganistan'a döneriz diyordum.. Laik düzenin konforuna alışmış insanların tümü gibi Sebahattin Abi de karşı çıkıyordu. Sebahattin Abi ne yazık ki bugünleri görüp bana "haklıymışsın" diyemeden öldü.

Ve H.H.Korkmazgil'in deyişiyle:
Ekmeği bol eyledik
Acıyı bal eyledik
Sıratı yol eyledik
Geldik bugüne.

İlkokul müdüründen CB'ye kadar tüm kamu görevlileri imam hatip mezunu. Hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırma, kadın cinayeti, iş kazaları, çocuk gelinler, erkek çocuklara tecavüz, ihtiyaca göre fetva, yandaş hukuk, sürü haline getirilmiş bireyler vb. gibi ne kadar olumsuz sıralama ölçütü varsa hepsinde dibe vurduk. Oysa ülkemiz Menderes'in ağır darbesine karşın Özal'a kadar dünyanın imrenilen, örnek alınan ülkesiydi. Sıfır bile değil eksiden başlayıp yeniden oluşturulan toplum, üretimde, eğitimde, sağlıkta, hukukta dünyanın örnek gösterilen ülkesiydi. Özal'a kadar yeraltı faaliyetleriyle yetinen dinciler 163. maddenin kaldırılmasıyla yer üstüne çıktılar, Pıtrak gibi çoğaldılar ve  her biri Martialis'in Zoilus'a,  O suyu bulandırmaya kıçın yetmez Zoilus/Kafanı sok, kafanı! diyerek önerdiğini bilhakkın yerine getirdiler.
             

             

             
             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder