18 Ekim 2014 Cumartesi

HOMO IŞİDİSMUS

Evrim üzerine yazılmış bir kitabı okurken uyuyakalmıştım. Gece yarısına doğru kapı çalındı. Uykum gözlerimden akıyordu, çocuklar açar deyip uyumaya devam ettim  ama zil bir kez daha öttüğünde kalkıp kapıyı açmak zorunda kaldım.

James Cameron'un Avatar'ını beş kez seyretmemiş olsaydım yüreğim ağzıma gelir ve korkudan ölürdüm kesinlikle. Karşımda kuyruksuz bir Avatar vardı. Gülümseyerek baktı "beni Küçük Prens gönderdi, kendisini ne kadar çok sevdiğini biliyor, Asteroid B612'den sürekli seni izliyor, Homo Işidismus'u anlayamadığının farkında, seni aydınlatmamı rica etti, ben de kalkıp geldim" dedi.

Çaktırmadan evin içine göz attım. Tüm odalar karanlık ortada kimse yoktu. İşaret parmağımı dudaklarımın üzerine götürüp dikine tuttum ve diğer elimle eve davet ettim. Sanki "sessiz olun" diyen hemşire sembolünü biliyormuş gibi usulca içeri girdi. Salonun kapısını kapattım. Küçük Prens Homo Işidismus üzerine ne anlatmanı istedi diye sordum.



Önce bir video izleyelim sonra anlatacağım diyerek sol elini televizyona doğru tuttu. O sırada Terimollo ile Çekoslavakya'nın maçı vardı, ekranda görüntüler kayboldu, diğer elinin işaret parmağını televizyona doğrultunca ekran bir video görüntüsüyle açıldı. Birlikte altta linki verilen videoyu izlemeye başladık.

https://www.youtube.com/watch?v=Z3R2iE2zunA

Biliyorum!  bunlar gerçek Müslüman olamazlar, İslamiyet barış dinidir, bunlar Yahudilerin işidir diyorsun içinden. Sana İslam tarihinden bir kaç örnek anlatayım da gerçek Müslüman Işid mi yoksa sen misin!  kendin karar ver dedi.

Tam anlatmaya başlayacaktı ki, dur! görüntülere inanmadığın gibi bana da inanamazsın, anlatacağım olayları hangi kitaplardan aldığımı anlatayım dedi. Kaynaklarım İbn-i Hişam, Martin Lings, William Montgowery Watt, Maxsime Rodinson. Üçü bir yana İbn-i Hişam İslam Tarihi üzerine yazmış en eski ve en güvenilir kaynaklardan biri. Lings ve Watt Siret ödülü almış iki yazar. Yani Peygamber'in yaşamını en iyi yazmış insanlara verilen ödülü almışlar.

Tamam dedim: anlaşılan  kaynakların güvenilir anlattıklarını tartışmayacağım.

Peki! Şair Esma'yı anlatmakla başlayayım dedi ve anlatmaya başladı.

Mervan kızı Esma oldukça iyi şairdir. Şiirlerinde sürekli olarak Peygamber'i yermektedir.  Onun korku salarak insanları sindirdiğini söylemektedir. İçinizde şerefine düşkün bir adam yok mu ki gelsin de kandırılmış ve korkutulmuşların yardımına koşsun diyerek, erkekleri Peygamber'e karşı kışkırtmaktadır. Esma'nın şiirleri Peygamber'e iletildiğinde her seferinde fena halde sinirlenmektedir. İyice bunaldığı bir anda "Mervan kızının zehirli dilinden beni koruyacak kimse yok mu" demişti dindaşlarına. Peygamberin serzenişinden vazife çıkaran Adi Oğlu Ümeyr  harekete geçti. Gece yarısı Esma'nın evine girdi. Esma uykudaydı, en küçüğü emzik çağında olan çocukları kucağındaydı. Ümeyr kılıcını çıkardı Esma'yı delik deşik ederek öldürdü. Ertesi gün peygamber'in karşısına çıkıp: Ya Resul! Esma'yı öldürdüm dedi. Allah'a ve elçisine yardım ettin dedi Peygamber. Arkasından Ümeyr'in sorusu üzerinde ahirette eziyet çekmeyeceğini söyledi.

Araya Hz. Hüseyin'in öldürülmesini ekleyelim mi diye sordu, sen bilirsin üstat dedim.

Yaklaşık 4000 kişilik Yezid ordusu 70-80 civarında yandaşıyla birlikte Küfe iline gitmeye çalışan Hüseyin'i çepçevre sarar. Geri gitmesine de ileri gitmesine de izin vermezler. Nazım Hikmet'in deyimiyle "mübalağa cenk olundu" Hüseyin'in yanındaki 72 kişi öldürüldü. Hüseyin'in hâlâ yaşıyor olmasının nedeni: Muhammedin torununu öldürmeye cesaret edebilenin çıkmamış olmasıydı. En sonunda  Serik Oğlu Zura Hüseyin'in elini ve omuzunu kılıçla kesti, Ondan cesaret alan Enes Oğlu Sinan önce mızrağını sapladı sonra atından indi Hüseyin'in boğazını  keserek başını gövdesinden ayırdı. Başsız vücudu Kerbela'da bırakılan Hüseyin'in başı Küfeye getirildi.

Son hikayeyle anlatıyı  tamamlayayım mı dedi, şaşırmış halde yine sen bilirsin dedim.

Beni Lihyan Aşireti şefi Halid Oğlu Süfyan oldukça kuvvetliydi ve Peygamber'e saldırmak amacıyla adam topluyordu. Bu konuda gelen haberlerden çekinen Peygamber müminlerden Üneys Oğlu Abdullah'ı  Süfyan'ın yanına gönderdi. Abdullah'a kendi aleyhinde dilediği gibi konuşmasına izin verdi yani günümüzün tabiriyle takıyye yapmasını öğütledi. Süfyan'ın yanına giden Abdullah kısa zamanda onun dostluğunu, güvenini ve çadırında yatma ayrıcalığını kazandı. Onunla beraber yedi içti ve bir gece Abdullah, kılıcıyla Süfyan'ın kellesini kopardı, çadırdaki kadınların bağrışmalarına karşın koltuğunda Süfyan'ın kellesiyle kaçmayı başardı. Geceleri yürüyerek Medine'ye vardı. Peygamber'in ayaklarına bıraktı Süfyan'ın kesik başını. Peygamber çok ama çok memnun oldu. Mahşer gününde ikimiz arasında bir işaret olacak  deyip Abdullah'ın eline bir sopa tutuşturdu.

Kuyruksuz avatar başka örnek ister misin diye sordu. Tüm bu anlattıklarına inanasım gelmiyor ama Küçük Prens hiç yalan söylemez, doğrusu ikilemde kaldım, artık git ve Küçük Prens'e selam söyle: Elinden geliyorsa insanların birbirine yardım etmelerini önermek yerine birbirinin boğazını kesmesini engellesin dedim.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder