26 Aralık 2013 Perşembe

ERDOĞAN BAYRAKTAR

Trabzon'daki Ayasofya'nın camiye dönüştürülme sürecinde Trabzon yerel gazetelerine da yazmıştım ama derdimi kimseye anlatamamıştım. Trabzonlu olmak bir ayrıcalıktır. Hem de olumlu ayrıcalıktır. Trabzonlu'nun eski bir kiliseye bakışı başkaları gibi olamaz, olmamalı! demiştim. Benim gibi düşünenlerin sayısı hayli kalabalık olduğu halde Ayasofya Trabzon'a yakışmayacak bir ilkellikle, baraka camiye dönüştürüldü. Yangından mal kaçırırcasına.

İyi de Bayraktar'la Ayasofya'nın ne ilgisi var be! dediğinizden eminim. Son açıklamasına kadar Bayraktar da Ayasofya'nın cami  yapılmasına alkış tutan Trabzonlular gibi Trabzonlu olmanın ayrıcalık olduğunu bilemeyenlerden biriydi. Bu yüzden yıllardır bir zır cahilin talimatlarıyla iş yaptı.

Trabzonlu bir bürokrat olan Bayraktar'ın talimat almaya böylesine yatkın oluşuna hayret ediyordum.
Trabzonlu olmanın bir ayrıcalık olduğunun ayırtında olanların temel özelliği "talimat vermeyi sevmemeleri, almayı hiç sevmemeleridir".

Bayraktar nihayet Trabzonlu olduğunu hatırladı. Bir Trabzonlu'ya yakışacak biçimde söylemesi gerekenleri söyledi, bakanlıktan da vekillikten de istifa etti.
Keşke çok daha önce yapsaydı diyeceğim geliyor ama; buna da şükür.




   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder