22 Mayıs 2013 Çarşamba

TÜRK SÖZCÜĞÜ KİME BATIYOR?

Uygarlık ve İnsanlık tarihi M.Ö. 600.000 yıllarına kadar götürülmektedir. M.Ö. 600.000 ile M.Ö. 3.000  yılları arasındaki yaşama dair elimizde pek fazla kanıt olmamakla birlikte, mağaralara çizilmiş bazı resimler, hayvanın yapamayacağı el aletleri örnekleri ile yerleşim birimlerinden yola çıkılmaktadır uygarlık tanımlaması yapılırken. M.Ö.3.000'den bu yana yaşayan uygarlıklar yazılı eser bıraktıkları için onlar hakkında daha net bilgilere sahibiz.



Bu tarihlerin bizi ilgilendiren yanı en eski çağlara ait yaşam izlerinin Anadolu'muzda bulunuyor olmasıdır. Başka ülkelerde de vardır ama bizi Anadolu ilgilendirir. Bildiğiniz gibi: tarih boyunca türlü nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan  ve çoğu kez içinde yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepelere höyük denmektedir. Anadolu'da  kazısı tamamlanmış onlarca höyük vardır. Her höyüğü farklı kültürel birikimde insanların yaşam alanları olarak betimleyebiliriz. Yaşam alanı, farklı kültürel kimlik, höyük derken kocaman bir yeri kastettiğimi sanmayınız. En büyüğü çapı 500 metre olan bir toprak parçasına sıkıştırılmış minicik evlerde yaşayan insanlardan söz ediyorum. Yani öylesine minicik bir yerleşim alanı ki en büyüğünün en geniş yerini bir uçtan öte uca 800 adımda geçebilirsiniz.

Derken Anadolu'nun büyük bir kısmına egemen olan Hatti Devleti çıkıyor karşımıza. Ne zaman mı? Günümüzden 4.500 yıl önce.  Tüm höyükler, hepsi farklı kültürel birikimlerini  koruyarak Hatti oluyorlar. Uzun bir süre Hatti yurdu olan Anadolu bu defa Hurri yurdu oluyor, arkasından Hitit yurdu. Bu arada Luvi'leri atlamayalım.Luvi'leri atlamayalım ancak Luvi dilindeki Tarkhun, Tarkhan, Türkhun sözcüklerini atlayalım zira  Türkler'in Orta Asyadan Anadolu'ya mı göç ettikleri yoksa  Anadolu'dan Orta Asya'ya gidip oradan önceden bildikleri topraklara geri dönmüş mü oldukları sorunuyla uğraşmamız gerekir ki konu dışına çıkmamıza neden olur.

Lidyalılardan, Mysialılardan,Paflogonyalılardan,Karyalılardan, Likyalılardan Kilikyalılardan, Kapadokyalılardan, Urartu'dan, Medlerden söz etmeyip Frigya'ya gelelim. Onlarca yöresel devletçikleri bir araya toplayan  uygarlığın adını bu defa Frig olarak görmekteyiz. Frigler M.Ö. 750 yılında tarih sahnesinde rol almışlardır. Artık Anadolu'da Karyalı, Likyalı, Kilikyalı v.b. yoktur, Frigyalı vardır. Herkes Frig'tir. Belki Medce rüya görür, Urartuca şarkı söyler ama Frigce konuşur, Frigce düşünür, Frigce okur, Frigce yazar. Çünkü egemen kültür Frig kültürüdür.

M.Ö. 30 yılında Anadolu Romalılar tarafından işgal edilir. Artık Anadolu'da yaşayan herkes Romalıdır, yani Arapça söylenişle Rum. Yukarıda saydığım halklar yok olmamışlardır, sadece adlandırmaları değişmiştir. Aradan yaklaşık 400 yıl geçer. Anadolu halkının adı gene Rum'dur ancak biz, çok sonraları onlara Bizans dedik.  Bin yıl sonra Anadolu halkına  bu defa Osmanlı demeye başladık. Örneğin Çatalhöyük'te yaşayan bir Hitit ailenin yaşadığı yeri değişmiyor olsa da aidiyeti sürekli değişiyor.

Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesi sonunda Anadolu'ya sahip olan kısmı yani Bizans, zamanla latin kültürünü ve dilini bırakıyor, Anadolu'da yaygın dillerden olan Grekçe'yi ve Anadolu kültürünü benimsiyor. Artık Anadolu'da yaşayan herkes Bizans'dır, yani Romalıdır. Tarih sahnesinde ufak ufak iz bırakmaya başlayan Ermeniler'in Armenikon eyaleti vardır ama burada yaşayanların hepsi Ermeni değildir. Zaten onlar kendilerini Ermeni olarak değil de Romalı olarak tanıtmaktadır.  İkide bir isyan eden  Sırp devletine sinirlenen Bizans imparatorlarında biri, günümüzden yaklaşık 1400 yıl önce binlerce Sırp'ı Anadolu'ya getirmiş Balıkesir ve güney illerine yerleştirmiştir.  Biraz daha ayrıntıya girersek Anadolu'da Basklıların yaptığı ufak savaşlardan söz etmemiz gerekir. Anadolu nere? İspanya ve Bask nere?

Dikkat ettiyseniz ortada  hâlâ  Türk yok.  Büyük göçler halinde gelmemiz Selçuklularla başladı.Anadolu üzerinde tam egemenlik Osmanlı İmparatorluğu ile gerçekleşti ve herkes Osmanlı oldu. Lütfen dikkat! Türk değil Osmanlı. Anadolu'da Osmanlı egemenliği varken Avrupalı bir seyyah Anadolu, İran, Afganistan üzerinden Orta Asya'ya yolculuk yapıyor. Gözlemlerini "Türkler Arasında" isimli bir kitapta anlatıyor. Seyyahın dolaştığı yerlerde Türk devleti yok, eski dönemlerde kurulmuş Göktürk Devleti'nden söz edenler varsa bile, o devletin adının doğru olduğu dahi kuşkulu. Ortada bir Türk devleti yok ama temeli Türkçe olan bir kültürü paylaşan insanlar var.  Bu insanların  dili, mutfağı, müziği v.b. kültürel özellikleri diğerlerine benzemiyor.

Yabancıların aksine Anadolu'da yaşayanların kendilerini Türk olarak tanıtması 1923 yılından  sonra başlar. 1923'den beri Anadolu'da yaşayan herkes Türk'tür. Ermeni, Yahudi, Gürcü, Kürt v.b etnisiteye sahip olması Türk olmasına engel değildir. Egemen kültür Türk Kültürü'dür. Ben Türk değilim Kürt'üm demek kadar saçma bir anlatım olamaz. Binlerce yıl boyunca onlarca istilacı kültürlere boyun eğen Kürt'ler nasıl saf kalabilir?

Anadolu üzerine çizilmiş ilkçağ haritalarına göz atarsanız günümüzdeki Türkiye'nin güneyi ile Irak'ın kuzeyini kapsayan CURDAE isimli  dağlık bir bölge görebilirsiniz. Diyelim orası Kürt'lerin anavatanı olsun. İyi de bir millet, hani futbolda şeref sayısı örneği ibret-i alem için bir devlet kurmaz mı? Devlet kurma geleneği yoksa kurmaz. Kürt'ler de kurmadılar. Anadolu'da egemen devletlerin zayıf anlarından faydalanarak bir kaç beylik kurmuşlarsa da en uzun ömürlüsü 15- 20 yıl yaşamıştır.

Kürtlerin devlet kurmaktaki isteksizlikleri  Anadolu halkının ortak bilincine yerleşmiştir. O yüzden hiç kimse örneğin kızım bir Diyarbakırlıyla evlenecek; Kürtler bağımsız bir devlet kurarsa ne olacak? endişesi taşımaz. Taşımıyor. Aynı şekilde akil insanların akilliklerinden olacak, yaptıkları ikna çalışmalarına bir Kürt vatandaş karşı çıkıyor ve "Kürtçülüğü savunanlar benim temsilcim değildir" diyor.

Özet olarak ortada Kürt sonu yoktur. Büyük olasılıkla uyuşturucu ticareti sorunu vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder