20 Şubat 2013 Çarşamba

MUDRA SÖZLÜĞÜ

Not: Mudra Sözlüğü henüz tamamlanmamıştır. Yeni sözcükler ekleneceği gibi bazı kelimelerin yazılışlarında ufak değişiklikler olabilir; bu nedenle meraklıların sürekli izlemesinde yarar vardır. Alıntı yapılacaksa bu bloga link verilmesini rica ederim. Atma Türküler olabildiğince bizim köyün  şivesiyle yazılmıştır.

Aba. Abla

Abril. Nisan ayı.
Gece sert ruzgâr esdi
Yıkildi yığınımız
Abril ayından sora
Olacak düğunumuz.


Abula. Abla.

Aca. Acaba.

Afgun. 

Afgur. 'Seni dinlemiyorum, boşuna konuş da dur' anlamında söz.
Seni dinlemeyirım
Poşina konuşta tur
Saadi ayarladım
Çalana kadar afgur

Afgurmak. Köpek havlaması. Birinin yüzüne karşı saygısızca bağırıp çağırmak.
Ahır altinda sebed
Çıkdi dibi oldi bed
Penım bi köbeğım var
Afgurur nöbed nöbed.

Agidmek. Bir nesneyi bir yerden bir başka yere taşımak. Bir yere gidecek birisine yol göstermek veya olası tehlikelere karşı korumak amacıyla eşlik etmek.



Ağuz. Yeni doğurmuş ineğin kesilmiş sütü. Toz şeker katılarak kahvaltıda tüketilir.
Yeni doğurdi siğır
Bu sabah yeduk ağuz
Yarim kitti askere
Kodi beni yalağuz.

Aldamak. Hile yapmak, kandırmak. Söz verip tutmamak.
Kiresun yali yali
Kayığımız poyali
Aldadıyisın peni
Seni kidi Vona'li


Algarna.

Aldirmak. Hedefe isabet ettirmek.

Alimedre. 6-10 metre uzunluğunda kamaralı, aynakıç tekne.

Alişdi. Yakılmaya çalışılan ateş yanmaya başladı.

Alişdir. Çalı çırpıyı, odunu veya kömürü tutuştur.

Altiyangiler. Denize ya da dereye doğru daha  aşağıda ama yakın olan evlerde yaşayanlar.
Kacayırım kocaya
Uyidi bizimkiler
Pencereden çıkarken
Gördi altiyangiler

Amel. İshal

Amokda. Yabani çilek.




















Amokdayı dobladım
Sevduğuma sakladım
Herkes horon deberken
Ben oni gucakladım.


Ander. Kahrolasıca, yok olasıca. İstemem lâzım değil. Şeytan görsün yüzünü. Geri dursun.
Ah tuman kara tuman 
Sardi tört yanımızi
Ander kalsın sevdaluk 
Yakacak çanımızi.

Ander: (Argo.) Erkek cinsel organı.
Bir atışmadan:
Hopalı:Yenmişim Samsunluyu/Ofli geldi tebeli
Oflu :  Sarildi anderuma /hamsi sandi Hobali.

Anderina. Kocayemiş.














Bayırda anderina
Yabraklari bi yana
Aman vermeyi bize 
Hağu cazi kaynana.

Angırmak. Eşek anırması.

Angona. Zehirsiz ufak bir yılan




Ankmak. Ölüye ya da çok uzun süredir görüşülmeyen bir tanıdığa dair konuşmak.


Anksırmak. Aksırmak.


Arana. Örümcek.

Argo. Mısır tarlalarında kendiliğinden yetişen patatese benzeyen ancak bir tarafında yenmeyecek bir bölümü bulunan yer meyvesi. Haşlanır ya da külde pişirilir. Piştikten sonra yenmeyecek kısmı küçük bir darbeyle  koparılır ve patates gibi tüketilir. Patatesten daha lezzetlidir.
Padadisdan hoşlanmam
Argo severim argo
Mard gelenda delirır 
Pizım kuyruksuz margo.
























Arkagiler.  
Evin arka tarafına bakan  komşu evin halkı.

Arkuri. Verev. Çapraz. Yanlamasına.  Argo: Uyumsuz, ters. aksi.
Kel kitelım ormana
Kuri ormanlar kuri
Sakın bolaşma işe
Kez arkuri arkuri.

Aruk. Zayıf, sıska.
Eşkıyanın Cavat'i
Adini koyduk Maruk
Kara sevda yuzunden
Aruk kaldım ben aruk.


Aşaagiler.  Altiyangilerden daha da aşağıda olanlar.


Aşana. Aşhane. Eski evlerin girişinde bulunan büyükçe antre. Hem mutfak hem de oturma odası olarak kullanılır.
Kukku ne bağırırsın
Karşıki daşanada
Annesi vurdi oni
Ağlayi aşanada.

Aşirmak. Bir kütleyi önündeki engelin öte yanına atmak.

Atma türki. Karadenizli iki kişinin karşılıklı  mani söyleyerek atışmaları.
Atma türki atarım
Canlarını yakarım
Eski çaruklarımi
Boğazına takarım.

At yoli. Araba yolu.

Avat Tikeni. Mora (Böğürtlen) adı verilen meyveleri çok lezzetli olan yabani bitki.  Meyve ağaçlarını özellikle kiraz ve inciri çocuklardan korumak amacıyla ağaçların gövdesine bolca sarılır ve ağaca çıkılması engellenir.



















Sevducuğum uzadi 
Yelgen sereni gibi
Sarilacağım oğa
Avat tikeni gibi.

Ayak Yoli. Hela.

Ayam. Hava, hava durumu.
Yedi ajansinda ben
Dinlerim hep ayami
Senin sevdiğin uşak 
Hağu pizım Kaya mi?

Ayidlama. Fide haline gelmiş ekinlerin toprağını havalandırma ve sık olanları ayıklama. Çapalama.
Ayidladım darlayi
Sıra geldi kazmaya
Çok sevdaluklar eddım
Allah günah yazmaya.

Ayın oyun. Sandığın, düşündüğün gibi değil. İşin içinde çok iş var. Az buz.
Sevelım birbirini
Senelerce durmadan
Alalım birbirini
Ayın oyun olmadan.

Ayna. Tek gözlü dürbün.
Aynali tüfeğımi
Kaldirdım dereceye
Gel kacalım sevduğum
Kalmayalım geceye.

Aynakıç. Arkası düz balıkçı teknesi.

.











Bacaroz. Sakar
Rüyama kirdi penım
Goncolozun yirisi
Yıkdi bizim yığıni
Bacarozun birisi.

Bağlamak. Erkeği iktidarsız kılacak  büyü yapmak.


Balacı. Tayfaların başı

Barabenli. Alman Mauser firmasının ürettiği,  Georg Luger tarafından tasarlanan Luger P08 model tabanca. Makaralı olarak da bilinir. Silah üzerindeki seri numarasının son iki rakamı silahı oluşturan tüm parçalar üzerine işlenmiştir. şarjör'ün alt kısmındaki iki vida hariç hiçbir yerinde vida veya perçin bulunmaz. Bütün parçalar tıpkı bir lego gibi birbirine geçmedir.















Kel kitelım ormana
Etelım yukumuzi
Barabenli tabancam
Kurtarır ikimuzi.



Barba. Karaya çekilmiş kayıkların devrilmemeleri için felenklerle kaburga arasına konulan ağaç destek. Genellikle dikdörtgen prizma veya dikyamuk prizma  şeklindedir.
Cekeceğum kayiğı
Hazirlayın barbayi
Sevdamla bakışmadan
Biçemedım darlayi.

Başayağı. Yeni defnedilen cenazenin baş ve ayak uçlarına gelmek üzere toprağa sokulan işaret tahtası. Ayak kısmındaki baştakine göre daha ufak olur. Standart bir biçimi yoktur. Fotoğraftakiler Kaptan Amca'mın başayaklarıdır.




















Bayaşağa atmak. Gereksiz şeyleri atarak uzaklaştırmak

Bedaliza. Kelebek.

Beki. Belki.
Ocak başı bileki
Var kıyısında eki
Allah allah diyelım
Çare buluruk beki.


Bel. Tarlaları  sürmeye yarayan el aleti. Toprağa rahat girebilmesi için çatal kısmı demirden; hafif olması için gövdesi ve gövde üzerindeki tutamağı ağaçtan yapılırdı. Şimdilerde tümü demirden yapılıyor.
Tarlada belleyenlerin ellerinde orijinaline uygun Bel'ler.



Belle bellemeleri
Koy davana belleri
Yar elbise bicdirmiş
Ben olsam düğmeleri


Bellemek. Bel kullanarak tarlayı ekilir hale getirmek.
Belleduk tarlalari
Koduk onlari tava
Muammet'in beşinden
Tuşdi yere Mustava.

Beşko. Odun sobası.






















Bed. Kötü, çirkin.
Vermedın bağa kızi
Ermedım muradıma
Çağırayım köbeğı
Siçsın bed suradına

Bezleme.


Bibil.
Yabani ağaçların ve çalıların meyvesi. Bazıları yenir, çoğunluğu yenmez.


















Sarmaşık bibilleri
Yiyeyim o dilleri
Açdi yeşil yapraklar
Tam sevdaluk  günleri.




Bile. Birlikte.
Bu köyün elmalari
Alır yere dallari
Dobla güzelım dobla
Bile yeruk onlari.

Bileki. İçerisinde mısır ekmeği pişirilen bazalttan oyulmuş pişirme kabı. Evin zemininde açılmış olan yer ocağının içerisinde durur. Etrafı külle doludur. Üzerine ateş yanar. Ekmek pişirileceği zaman içerisindeki közler dışarı çıkarılır, iyice temizlenir, mısır ekmeği hamuru ile doldurulur, üzerine bazalttan veya kalın saçtan yapılmış kapağı örtülür, ateş yanmaya devam eder. Üstte yemek pişerken altta ekmek pişer. Kapağı kapatılmadan önce hamurun üzerine lahana yaprağı konulduğu da olur.















Bizik. Evcil hayvanların, kümes hayvanlarının, büyük-küçükbaş hayvanların anüsü. Şaka yollu küfürlerde erkekler arasında da kullanılır. Koyayım b...ine.

Bocurgat. İğrat

Bodoslama. Ayrıntısıyla ilgilenmeden bir olaya karışmak.

Boğalmak. Bunalmak

Boğda. Buğday.
Boğdalukdan yol olmaz
Benden derdli kul olmaz
Dedi hayde kitelım
Senden iyi yar olmaz.

Boğda labasi. El değirmenlerinde bulgur kalınlığında çekilmiş buğday,  pirinç pilavından biraz daha sulu olacak şekilde pişirilir. Yemek tabaklarına konulunca içerisine tereyağ atılıp karıştırılır ve yoğurtla beraber tüketilir.

Bokuç. Yarım yumruk büyüklüğünde çakıl taşları ile oynanan çocuk oyunu.

Bokyiyenın uşağı. Sempatiyle karışık hafif kızgınlık taşıyan, çoğunlukla çocukların ve gençlerin yüzüne karşı veya gıyabında edilen söz. Liburdi karşıtı.

Bolaki. Ola ki. İnşallah. Umarım.
Yaylanın çümenine
Gel menine menine
Bolaki kocan elir
Ben kelırım yerine.

Bolanmak. Bolaşmak.

Bolaşmak. İstemeye istemeye ama bilinçli olarak bir işe başlamak, bulaşmak, karışmak. Balık ağlarının, halatların ve misinaların çözülemeyecek şekilde karışması.
Endum ifderiluğa
Bolaşdım deliluğa
Dedi bana kaynanam
Yakışdın kelinluğa.

Bolayke. Bolaki.

Boy Vermek. Derin denizde ayak kuma değerken iki eli yukarıda birleştirip derinlik ölçmek.
Bugün bi dere keşdum
Üç boy idi derıni
Salla sari fistani
Alsın pizi serıni.

Bostan. Hıyar, salatalık.


Buba/Boba. Baba.
Küçükden yedim oldum
Buba demedim buba
Ula senın peşine
Yoruldum koba koba.

Bülanar: 

Buldur. Geçen yıl.
Kara davuk ucayi
Kanadini acayi
Buldur sevdığım güzel
Bu yıl benden kacayi.

Buli buli. Tavukları çağırma nidası.
Davuklar buli buli
Hebisida kukulli
Niye varmadın bağa
Ben da Allah'ın kuli.

Buzak. Buzağı.
Aynali buzacuğum
Gel bağıra bağıra
Çok konuşma karşimda
Korum seni ahıra.

Cabalama. Hareket etme rahat dur anlamında emir kipi.

Cabar. Nazar etme yeteneği yüksek kadın.

Camiş. Çamız. Manda.

Cazi. Güvenilmez, her türlü dolap çevirmeye yatkın dedikoducu kadın.
Bahcesinde bazilar
Yabrağında yazilar
Kavuşamayacağuk
Var arada cazilar.

Cebreşuk. İçinden çıkılamayacak derecede karışık. Karmakarışık.

Çabula. Karadenize özgü el yapımı ayakkabı.
Ayağında çabula
Safa keldın abula
Sen kitta kızın kelsin
Adlayalım  kafula.

Çalbara. Dip kısmı daha dar ve kendine has kapak biçimi olan tencere.














Ciğerli armut.
Uzun süre bekletildiği için içi olgunlaşmış, kahverengiye dönüşmüş armut.


Çame. Cami



Çaplika: Keşişleme estiği zamanlar deniz üzerinde oluşan küçük  dalga kırıkları.

Çaynik. Çaydanlık. İçerisine az miktar çay atılarak demlenir.  Çaynikte demlenen çayla bardak tamamen doldurulur. Ayrıca su eklenmez, yani demlik değildir.



























Çekişmek. Kadınlar arasında ağız dalaşı. Kadınların çocukları veya erkekleri bağırarak fırçalaması.

Çelik deynek oyini:

Çinluk. Çulluk.














Çirnik.



Çiten. Selander.  Kışlık yiyecekleri  hayvanlardan, özellikle farelerden korumak amacıyla dört direk üzerine kurulmuş dörtgen depo.
















Soydilar misirlari
Doldurdular çiten'e
Mevlam sabirlar versın
Kizli sevda edene

Çivit. Meyve çekirdeği.

Çiya. Odun, kömür ateşinden fırlayan kıvılcım.

Çiyan. Kertenkele.

Çorlanmak: Sevilmeyen kişilerin, istenmeyen misafirlerin gönülsüzce sunulan yemekleri arsızca yemelerini betimleyen deyim.

Çömber. Üzeri işlemeli, desenli baş örtüsü.
Beyazli çömberıni
Bağla güzelım bağla
Aha ben gideyirım
Kemenceme bak ağla.

Çöşme. Çeşme.

Çulu yemek: Yenilmek, kaybetmek.

Dadala. Yaprakları sıkılıp suyu çıban kökenli yaralara damlatıldığında hemen iyileştiren bitki.






















Davara. Karabasan görülmesine sebep olduğu sanılan hayali varlık. Davara derin uykudayken insanın üstüne çöker. Bir eliyle ağzını, diğer eliyle burnunu kapatır.Davaranın bir eli delik olduğu için insan delik elle kapatılan uzvundan nefes alır. Bir süre çırpındıktan sonra davaradan kurtulur.
Davara bindi oni
Titreddi kuyruğuni
O darafta sorarlar
Dünyada edduğuni.

Desınler. Gösteriş hastalığı.


Deyt. Köpek kovalama nidası.

Dibur.(Argo) Anüs, Makat.
Diburunu beğenmezsem anderuma bile osuramazsın.


Dikenli: Kovit balığı, iskorpit.

Dolanmak. Sarılmak.

Donanma. Mermi atarak yürüyen genellikle düğün konvoyu.
Karadeniz deyiler
Nedır habu donanma
Oyle bir küne gelduk
Bobana da inanma


Dosa. 66 oyununda "kapalısın".

Duşecesın altina. Düşme tehlikesi olan yüksekçe yerde riskli iş yapıyorsun.

Düvermek. Üzerine abanıp itmek, itelemek,

Ebenebileyim. Bu sonuç aklıma gelmemişti. Nerden bileyim.

Ediş edmek. Gürültü çıkarmak.

Edişmek. Birine bağırıp çağırmak, bozuk atmak, fırçalamak.

Ed kesilmesi. Kasların zedelenmesi sonucu sertleşip ağırması.

Ed kesildi ed yerine, yar kesildi yar yerine, git yerine gel yerine, ibşir ibşir narin narin, damarisan ezilesın, düğumisan cözilesın. Tekerlemesi eşliğinde ovularak yumuşatılır.

Efya. İyice irileşmiş yaşlı karabatak.

Eğle. Durdur.

Eğlen. Dur.

Ehya. Suni gübre.

Eksi. Ucu yanmış ağaç dalı parçası.










Ekşili. Palamut büyüklüğünde istavrit veya kefal balığı ile yapılan patatesli sebzeli yemek. Palamut büyüklüğünde istavrit mi olur dediğinizden eminim ama 1980'li yılların başına kadar Karadeniz istavritleri palamut boyundaydı.

Elen. Ölen

Elim. Ölüm.

Elinın körü. Bilmiyorsun sanki.
Trabzon deyince aklıma bir salkım kareymiş gelir.
Bahçeler dolusu zindan yeşili
İçin için kandil kandil ballanır
Kandiller içinde bir kandil yanar
Bir kız deli gibi koşmaya başlar
Yanaklarında amoftaların alı
Dudaklarında kareymişlerin moru
Göğsünde.... Elinin körü (B.R.Eyüboğlu)


Erme. İncir, kiraz, dut ağaçları  meyvelerin yenecek duruma gelmiş olması.

Eruk. Erik.

Ese. Sahi, hakikaten, gerçekten.

Eskilenmek. Bedenin yaşlanmasına karşılık duyguların hep genç kalması.
Gönül öyle bir şeydir
Eskilenir, yaşlanmaz.
Sen hoşlanırsın ama
Alem senden hoşlanmaz.


Eşgin. Ağaçların dibinden çıkan fide.
Kesdaneyi kesdiler
Eşgin vermesın deyi
Beni köyden sürdüler
Sevda edmesın deyi.

Eşinmek.  Tavukların yem bulmak amacıyla bulundukları zemini eşelemeleri. Uzaktan tavuk mu horoz mu olduğu belli olmayan kümes hayvanının eşinip eşinmediğine bakılır.  Eşiniyorsa tavuk olduğu anlaşılır. Bu durumdan "Eşindiyse tavuktur" deyimi üretilmiştir.

















Eşkal. Gölge

Evetlemek. Acele etmek.

Eza. Kibrit.
Çabulamın debesi
Benzeyi bi kugara
Ver bağa ezani da 
Yakayım bi zigara.

Ezindi. Sabunun kullanıla kullanıla iyice küçülmüş neredeyse ele gelmeyecek kadar kalan kısmı.





















Faryap. Ateşin aniden alevlenmesi.

Fasila. Fasulye.

Fasila kavurmasi. Fasulye turşusunun tereyağ ve soğanla kavrulmuş hali.



















Felemit. Çeyiz sandıklarının içindeki küçük bölme. Eski camilerde ana giriş kapısının iç kısmında kapı pervazının hemen üstünde bulunan ve içine kuran konan dikdörtgen boşluk, niş.
















Felenk. Kayıkların denize indirilmesine veya karaya çekilmesine yarayan ortası kertilmiş ağaç yatak.












Feli. Kabak dilimi.
















Yarimi kördum onlan
Teli oldım pen teli
Barcalandi yureğım
Oldi pilduğun feli.

Feruk. Civcivlikten çıkmış tavuk. Argo: 15 yaş dolaylarında genç kız.
Acılın geri geri
Yabalım horan yeri
Kelsin kirsin koluma
Ayşe'nın ferukleri.

Ferzul. Lime lime olmuş, iyice eskimiş, iler tutar yanı kalmamış giysi.

Fişki Yiyen.

Filiga.

Filiya. Fındıklıklardan ve ormanlardan çalı süpürgesi ile toplanıp ahırların zeminine yayılan  kuru yaprak, çayır karışımı. Sığırların toprakla ya da betonla temasını keser, soğuktan korur.
Ahıra ser filiya
Pişir evde huliya
Kacıracağım seni
Bazartesi saliya.

Foduk Oyini. Kumda karşılıklı iki oyuncunun önünde avuç büyüklüğünde ve derinliğinde üçer adet adına hane denilen çukur açılır. Her çukura mile büyüklüğünde altışar çakıl taşı konur. Oyunculardan biri sağdan sola olmak üzere hanelerdeki taşlarla oyuna başlar. Başladığı haneyi takip eden hanelere birer taş bırakarak bitene kadar devam eder. Son taşı koyduğu hanedeki taş sayısı çift ise o hanedeki bütün taşları alır.Oyunculardan birinin taşları bitince oyun da biter. Oyun şeklini kavrayınca ilk başlayan oyuncu her zaman kazanır.

Fol.  Kuş yuvası.Tavukların yumurtladıkları yer. Tavuk foli kümeste olabileceği gibi kümes dışında, tavuk tarafından seçilen bir yer de olabilir. Genellikle zemininde kuru çayır yaprak karışımı vardır.
Rüzgar esdi tağıddi
Davukların folini
Yar bana unuddurdun
Bizım evın yolini.

Fol. Vakfıkebir'in eski adı.
Ayağımda çabula
Fol'a giderim Fol'a
Sen kitta kızın gelsın
Adlayalım kafula.

Furça. Mısır koçanı tanelerini saran yeşil yapraklar.

Fosuk. Yılan, porsuk gibi hayvanların yer altına açtıkları tünel şekline yuva.

Furun. Kuzine. Sol tarafındaki kapağın gerisinde odun yanar. Üstünde yemek pişirilir ya da çay demlenir. Sağ tarafındaki daha büyük kapak arkasındaki boşlukta ateşe temas etmeden argo, patates, kestane ve çoğunlukla mısır ekmeği pişirilir. Pişirmenin yanında bulunduğu ortamı ısıtmakta da kullanılır.




Haçan kirdım koynuna 
Furun yanardi furun
Pakmayın penceredan
Yıldızlar keri durun.


Fuska. Yenilebilecek irilikte ama içi henüz tam olgunlaşmamış  incir. Argo: Kadın, özellikle genç kız cinsel organı.

Galandar. 13 Ocak. Rumi yılbaşı.

Uçan kuş yuva yabar
Ağacın kouğunda
Ne yapsın bu gariban
Galandar soğuğunda.

Galandar eğlencesi. Geceleyin hediye almak amacıyla evler dolaşılır. Dolaşanlar komşu evlerin kapılarını çalar. Kapı açılmak üzereyken saklanılır. Eldeki torba açılan kapıdan içeri atılır. Evden torbaya bir şeyler konur ve dışarı bırakılıp kapı kapatılır.Çocukların bayramlarda bahşiş almak umuduyla komşu evleri dolaşmalarına benzer. Galandar gecesi komşu evler girilmez. Girilirse o yıl meyveler ve ekinler az olur.

Galop. Madis çubuğu. Ağ gözü genişliğine göre çapı değişir.





Gargalak. Dalgaların sahile bıraktığı ufak dallar. Odun sobalarında yakacak olarak kullanılır.
Deniz tişari addi
Dobla gargalaklari
Beşko hazir bekleyi
Gel yakalım onlari.



Garganak. Şakşak. Su değirmenlerinde tanelerin değirmen taşındaki oyuğa dökülmesini sağlayan tahta. Değirmen taşıyla teması kesilirse  taneler dökülmez. Değirmen taşının  yüzeyi çentikli olduğundan garganağın taşla teması milisaniyeyle ölçülebilecek  aralıklarla kesilir ve böylece tane akışının yoğunluğu ayarlanır. Bazı değirmen taşlarının üzerinde garganağın taşa temas ettiği yere denk gelecek şekilde ayarlanan tümsek vardır. Taşın her tur atışında taşın üzerindeki çıkıntı garganağın taşla temasını keser ve tane akışını durdurur.
Döörmen kitti şakşağıni arayisın.
Keç kittim döormene
Nebeti alamadım
Garganağın sesinden
Uyku uyuyamadım.




















Garlankuş. Kırlangıç
Garlankuşi vurdilar
Bi avuç kani içın
Ver ağzıma memeni
Bobanın cani içın.


Gavraş. Köpeklerin birbirleriyle dalaşması.

Gavraşmak. Dalaşmak (Köpekler için.).

Gaybana. Mendebur. Lanet olasıca. Sevimsiz.
Ağır ağır yüklerden
Arkam çurıdi derden
Ölsem de kurtulamam
Gaybana sidemlerden.

Gayde. Makam . Ritim. Ezgi.
Ben kemence çalamam
Her gaydeden anlamam
Eller ne dersa desın
Ben yarımdan olamam.

Gaygana. 
Tarladan aldım bazi
Yabacağum gaygana
Senın zalım anandan 
Olmaz olsun gaynana

Gelişmek.Şans getirmek
  
Germager. Ağzına kadar dolmuş, neredeyse patlayacak kadar dolu.

Giya bişe dedi. Dayanakız, bilgi yoksunu boş konuşmaları alaya almak, aşağılamak amacıyla söylenen söz. İhsan Şenocak'ın kadın voleybol takımımız için söylediği  "İslamın kızı! Sen oyun alanlarını değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın...."  sözleri tipik bir örnektir.

Gıcili.

Gırgır. Tam donanımlı balıkçı teknesi. Balık mevsimlerine göre farklı göz genişliği olan ağlarla çıkılır denize. Balık yakalandığında yedek tekneler yaklaşır Gırgır'a ve av,  yedek teknelere aktarılır. Tayfaların konforu için yemekhane, yatakhane, banyo ve lavabo vardır. Gırgırlar eskiden bu kadar teknolojik donanımlı değillerdi. Ağlar makaralar yerine elle çekiliyordu.














Gocareyis. Balıkçı teknesine tayfa bulan kimse.

Gomsilamak. İspiyon etmek.

Goncoloz. Çocukları korkutmaya yarayan hayali varlık. Biçimi üzerine yapılmış bir tanım yoktur. Söylencelere göre zemherinin ilk 10 gününde mahalle aralarında ıssız sokaklarda dolaşır, karşısına çıkanlara kimsin? nereden geliyorsun? nereye gidiyorsun? sorularını sorar. Bu sorulara içerisinde "kara" sözcüğü geçen isimlerle yanıt verenlere dokunmaz, veremeyenlerin kafasına arkasında sakladığı yün tarağını saplar. Bu yüzden goncolozun sokakta olduğu günlerde evlerdeki yün tarakları kilit altına alınır, zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmaz, ıssız sokaklara girilmez.

Gorzit. Odun, kütük.

Goşa:

Goyermek. Serbest bırakmak. Saldırmak. Vurmak. Pes edip bırakmak.
Ayvalar çiçek açti
Yunan goyerdi kaçti
Yunanın bahçesinde
Osmanli çadır açti.

Gömre. İnek dışkısı. Gübre olarak kullanılır.

Göreslemek. Özlemek. Göreceği gelmek.
Sökül saclarım sökül
Sökül önüme tökül
Göresledım yarımi
Dağlar aramdan çekil.

Göze.  İçilebilecek suların y er altından yer üstüne çıktığı yer. Pınar.

Gudi gudi. Köpek çağırma nidası.

Guduk. Kanatlı hayvanların gagası. Francala ekmeğin iki ucu.

Guduklamak. Kümes hayvanlarının gagalaması.

Gudumsuz. İnsanın şansını azaltan, uğursuz, kademsiz.

Gugul. El yapımı başlık.
Davuklar guli guli
Ben almam boyle duli
Ben alırsam alırım
Memeleri gugulli.

Habu. Bu. İşte bu!
Habu paşlık parasi
Oldi yürek yarasi
Oni icad edenler
Olsunlar yüz karasi

Habu daka. Bu kadar.

Habule. Ha böyle. Böyle.
Habule yana yana
Tuşdum yar olmayana
Arar seni gözlerım
Ne yanasın ne yana?

Habura. Bura.Bulunduğumuz yer.
Haburasi neresi
Galanima deresi
İsdedım da vermedi
Yesın oni nenesi.

Hacan. Bir işin bir olayın meydana geldiği zamanı betimleyen nidaMadem. Eğer. Madem ki. Öyleyse.
Hacan eberdım seni
Erukluğun düzinde
Dişleme derdın bağa
Yara olur yuzumde.

Hada. Olumsuzluğu pekiştirmek amacıyla kullanılan sözcük.. Hada bet surat, hada kari, hada oyun vb.


Hağu. O. İşte o.
Ay vurur ağaçlara
Gölge olur daşlara
Duşubda elecesın
Yazık hağu saclara.


Hağule. Ha öyle. Öyle..
Şişe galayli şişe
Asdım oni kirişe
Baksın durun hağule 
Koşmayın oni işe.

Hamsalak. Zararsız  az akıllı.


Hark. Ark. Değirmene su taşıyan üstü açık toprak oluk.
Harka kitelım harka
Yoluna baka baka
İncelendi boğazın
Lirayı taka taka

.

Hamsikuşi. Tuzlu hamsi haşlandıktan sonra kılçıkları çıkarılır ve tiftiklenir (Elle ufak parçalara ayrılır.), bol kuru soğan, az miktarda yeşil soğan, maydanoz , istenirse pırasa ve pazı, mısır unu iyice karıştırıldıktan sonra topaklanmayacak şekilde azar azar ılık su ilavesiyle köfte kıvamına getirilir ve  kızgın zeytinyağında pişirilir. Dileyen  pişirme süresinin sonuna doğru üzerine yumurta kırılabilir.
















Hanagar.


Harman Horozi. Bir kuş türü.














İsdemem dedın bağa
Şaşırdım ben Yoroz'i
Senın sevdığım uşak
Olsun harman horozi.

Has sarayi. Çok eğlenceli oluyor.

Haşefter:

Haşi. Yastık kılıfı, yorgan kılıfı, çarşaf, örtü gibi leğende yıkanamayacak büyüklükteki eşyaların derede yıkanmasına verilen ad. Eşyalar  haşi sepetiyle taşınır, yıkandıktan sonra dere kenarındaki büyükçe kayaların üzerine konulur, haşi tokmağı ile tokmaklanır, bu iş kirin çıkmasıyla doğru orantılı olarak bir veya birkaç kez tekrarlanır; deterjan olarak kül kullanılır.
Hurt Hayri deresinin
Kaşi yüksektir kaşi
Habu çamaşırlari
Temizler küllü haşi.



Haşli. Çok sıcak

Haşimdi. Hemen şimdi. Şimdiden az önce.

Hayin. Mecaz, kusursuza yakın mükemmellikte ... Ne hayin oynayi, ne hayin vurdi oni.

Hayde. Hadi, kalk gidelim, buyur gel.

Haydeyin/Hayden. Kalkın gidelim, buyrun gelin.

Hedik. Kar ayakkabısı.









Hers. Hırs

Hırtik.

Hışır. Eski püskü. Ele gelir yanı yok. Mecaz: Çok yorulmak. hareket edemeyecek durumda olmak.


Hışıri çıkmak. Perişan olmak, parçalanmak.

Hışırini çıkarmak. Öldüresiye dövmek. Perişan etmek.

Hobal. Yabani güvercin türü Çulluk avına çıkıldığı gibi Hobal avına çıkılır. Eti yenir.
















Yaylanın çümeninde
Hobal gezeyi Hobal
İki sevduğum vardır
Biri kör biri tobal

Horaman. Mısırın yapraklı saplarının kurutulmak üzere kızılderili çadırı şeklinde yığılmış hali. Yaz sonuna doğru yağmurlar başlamadan horamanlar sökülür evlere taşınır samanlığa doldurulur. Kışın siğır yiyeceği olarak kullanılır.





















Horoz Bibiği. İstifizaların dibinde yetişen uzun Gonca Gül'e benzeyen yaklaşık 2 cm boyunda, balı emilen  minik bitki.
Hov.  Arzu,istek, libido, heves gibi duyguları bir an için bile olsa tatmış olmak, yaşamak, gidermek.
Gece kirdi yadağa
Başladi ellemeye
Halime'yi hov tutti
Uşak dalar memeye.

Huhurek. Baykuş.

Huli.  Kara lahana gövdesinin (kustel)  soyulmuş hali. Çiğ olarak  ısırılıp yenir.




Huliya. Haşlanmış kustelli kara lahana göbeği, sarmısaklı zeytinyağı ve limonla yapılan meze türü yiyecek.



















Hurzi. Ense.

Hurzula. Ense.

İçli tava. Malzeme (Benim tarifim)
1 kg. ayıklanmış, kılçığı çıkarılmış hamsi (yaklaşık 2 kg. hamsi).
2 su bardağı pirinç.
1 çay bardağı zeytinyağı.
Yarım kahve fincanı kuru üzüm (şeker yerine).
Yarım kahve fincanı kuş üzümü (mayhoşluk versin diye).
2 adet ince kıyılmış iri soğan.
1 çay kaşığı karabiber.
1 yemek kaşığı çam fıstığı.
1 yemek kaşığı ince kıyılmış ceviz veya fındık veya ikisi birden.
Pirinç ölçüsü olarak kullandığınız bardağın 1,5 katı su. (İki bardak için 3 bardak su.)
Bir tutam kuru nane
Yapılışı:
1-Hamsiler 1. fotoğrafta olduğu gibi yuvarlak bir fırın kabına dizilir. Bir kısmı 4.fotoğrafta olduğu gibi üzerin dizmek için ayrılır.
2-Derin bir tava veya tencereye zeytinyağı konur, içine çam fıstıkları atılar, hafif sararmaları beklenir.
3-Fıstıjlar sararınca  soğan ilave edilir ve renkleri altın sarısı oluncaya  kadar sürekli karıştırılarak  kavrulur.
4-Üzümler ilave edilir ve eşit dağılsın diye iyice karıştırılır. Arkasından pirinç eklenir.
5-Pirinç ölçüsü olarak kullanılan bardağın 1,5 katı su ilave edilir ve karıştırılır.
6-Salataya attığınız ölçüde tuz atılır ve karıştırılır.
7-Dört ocaklı fırınınızın en ufak ocağının en hafif ateşine  alınır, suyunu çekinceye ( Biraz suluca pilav derecesinde) kadar pişirilir. İç pilavın pişmesini beklerken 150 dereceye ayarlanan fırın çalıştırılır.
8-Hafif sulu pilav derecesindeki iç pilava nane, karabiber, çam fıstığı, ceviz/fındık  ilave edilir, iyice karıştırılır.
9-Hazırlanan iç pilav 1. görseldeki tepsiye doldurulur ve 2.foto gibi olur.
10-Tepsinin kenarlarına dizilen hamsilerin iç pilav dışında kalan kısımları iç pilavın üzerine 3.  görseldeki gibi yatırılır.
11-Bir kenara ayırdığımız hamsilerle 4. görseldeki gibi pilavın açık kısımları örtülür. Ve üzerinden zeytinyağı dolaştırılır.
12-Tepsi önceden 150 ısınmış fırına konur. Hamsilerin üstleri kızarıncaya kadar  yaklaşık 25-30 dakika pişirilir.

Not: 1 kilo hamsili içli tava bir gecede bitirmenin zor olacağını düşünerek büyük tepside değil de aynı mantıkla fırına dayanıklı çorba kâselerinde pişiriyorum. Ertesi güne bırakılacak kâselerdeki hamsileri henüz kızarmadan 25. dakika civarında fırından alıyorum. O akşam yenecek olanların kızarmalarını bekliyorum.
Ertesi akşam yiyebileceğimizi önceden 150 derecede ısıtılmış fırına koyup hamsiler kızarana kadar pişiriyorum.





























İfteri. Eğrelti otu.


 




















İfterinin kugari
Beyir gelır okari
Evlilerden ne olur
Seversen sev bekari

İğrat.


























İğrip:
Tam donanımlı balıkçı teknesi.


İhbal. Baht açıklığı. Talih. İkbal.
Funduk çubuğı kibi
Talsız beyidım talsız
Niye doğurdun beni
Anacuğum ihbalsız.

İhbala. Gelecekte, Olasılı.

İsdeyici. Dilenci.


İstifiza. Ağaçsız alanlarda kendiliğinden yetişen çalı türü. Boyları 60 cm civarındadır. Çalı süpürgesi yapmakta kullanılabilir.
















İstiriç.
Akgürgen.Yaprakları ineklerin en sevdiği yiyecektir.

İşlemek.
Kemencemım başina
Ya işlesın işlesın
Kırmizi yanağıni
Ali Kemal tişlesın.


İşluk. Gömlek.
Beyaz işluk kedenden
Yarim gel gecma benden
Bilseydim gececesin
Sened alırdım senden.

İşmar.  El, göz, baş il yapılan işaret.
Kedeye bak kedeye
Yalayi çanaklari
İşmar eyledim yara
Kızardi yanaklari

İzim. Üzüm.

İzmilange. Bir tür diken.

İzim ayı. Eylül ayı.

Kaban. Uçurum

Kabera. Yabani bir  bitki.

Kabot. Kaban.

Kabsalak. Az akıllı.

Kadeftera. İfteriye benzeyen bir bitki. İnek yiyeceği olarak kullanılır. İfteri kadar yaygın değildir. Genellikle dere yamaçlarında yetişir.
















Kafkal. Toplanmış ve kurutulmuş kabuklu fındığı kabuğundan elle ayırma işlemi. Şimdileyin bu işi patoz yapıyor.

Kaful. İçerisine girilemeyecek yoğunlukta diken.




















Çirali meşesinde
Sürdülar izimuzi
Bi kafulun altinda
Vurdilar ikimuzi.


Kakanis. 

Kakayda. Yabani vişne.

Kalak. Büyük zinos (Martı).

Kalama: Çekilmekte olan ip, halat veya balık ağına çok gerildiği anda  kısa bir  boşluk vermek.

Kalanima. Akçaabat'tan Trabzon'a giderken birinci ile ikinci dere arasında kalan yer. Şimdiki Söğütlü.

Kalender: Bıldırcın yakalamakta kullanılan iki yanında 2.5 metreye yakın uzunlukta ve arasında ağ gerili bulunan  iki kalınca çubuktan oluşan çinluk  avlanma aracı.

Kalaş denizi.

Kama. Birbirine tutturulacak iki ahşap malzeme üzerine açılan deliğe sokulan ahşap çivi.

Kamçe: Taze soğanın tohum veren  kısmı.






















Kanzi. Parçalanmış iç fındık.

Kapmak. Isırmak. İnsanın bir başkasını sıkı sıkı yakalaması. Başkasının elindekini hızlı bir şekilde almak. Köpek ısırması.

Kapçuk.

Kapçuk ağız.


Karabus. Asık suratlı.

Karana. Yeraltı sularının zemini sürekli nemli tuttuğu yerler. Çoğunlukla bir su pınarı vardır.

Karemiş. Karayemiş, taflan.















Karemişin dallari
Sallanır yabraklari
Has çekeyi kafayi
Mudura  uşaklari.

Kâri Olmak. Üstesinden gelebilecek güçte olmak.

Eğlema fundukçuluk 
Değil kızların kâri
Kız sana gurban olsun
Yalan dünyanın mali.

Karmakudal. Birbirine karışmış. İçinden çıkılmaz hale gelmiş.

Kaskallamak. Kâğıt oyunlarında istenmeyen bir kâğıdı veya eli rakiplerin almasını sağlamak. Ticarette kandırmak.

Kastor. Bekçi köpeği. Argo: Kraldan çok kralcı, yağcı.

Kaş. Dik yamaç, uçurum.
Dizlerım ağırıyi
Enemeyırım kaşdan
Urusun karilari
Yari çikardi başdan

Kavara. Osuruk.
Galanima  yollari
Hep kaldiler avara
Urusun beyukleri
Yesın biraz kavara

Kavlak. Kafası pek çalışmaz. Salağın teki.

Kavlağan. Çınar.

Kazan Göli.  Derelerde dairesel göl.
Derede kazan göli
Su dolidır su doli
Neda çabuk unuddun
Buluşduğumuz foli..



Kede. Kedi.
Goyerdum ufağuma
Yunan gavuri gibi
Birden bire cirladi
Kede bağırır gibi.

Kefere: Olumsuz, sevimsiz kişi ya da olay.

Keleb. Yün ya da keten iplik çilesi.
Yeşil iblik kelebi
Çık karşıma yelebi
Benim sevduğum oğlan
Mahallenin çelebi.



















Kendime. 



Kendi payıma. Bence, bana göre.

Kerendi. 
















Keşan.

Kıcilamak. Yaramazlık yapan çocukları kırmadan fırçalamak.
Kıciladım Ayşe'yi
At yolindan gideyi.


Kıh. Pis.Zararlı. Tehlikeli.

Kıpraşma. Davranma, hareket etme, kıpırdama.

Kıran/Gıran. Çevresinden nispeten yüksek,  ağaçsız çimenlik seyir düzlüğü.
Ay vuranda vuranda
Çık da odur kıranda
Alacağım Ayşeyi
Kukkular bağıranda.

Kıvratmak. Bir işi, eylemi herkesten daha iyi, daha farklı  yapmak, becermek. Kıvratti horonu, kıvratti kemençeyi.


Kılav: İnce ayar yapmak. Bilenmiş bıçağın ağzında biriken milimetrik metal tozlarını temizlemek.

Kidal/girdal. Büyük ağdaki balığı yardımcı kayığa aktarmaya yarayan ufak ağ.

Kindiyin. İkindi.

Kirez ayi. Haziran.

Kirez ayın onbeşi
Yakdi beni güneşi
Maşallah boylarina
Doldurdun yirmibeşi.


Kirişmek. Ani bir kararla bir işi yapmaya başlamak. Beklenmedik bir anda karşısındakine vurmaya başlamak.

Kise. Bir kuş türü.
Addımda vuramadım
Şu daldaki kiseyi
Kısa darla içine 
Gizlediler keseyi.


Kle kle. Sığırları yönlendirme nidası.
İşmar eyledım oğa
Bakayi güle güle
Sığırların beşinde 
Edeyi kle kle .

Klefte. Hem beleş hem de uygun.

Kob. Koş.
Obaların içinde
Varolsın Derinoba
Ula senın beşinde
Yoruldum koba koba.

Kobmak. Koşmak.



Kofle. Salyangoz.




















Koful.

Koheyda. Yabani bir bitki.

Kolebiza. Kısa ve küt gagalı Karabatak. Dondan kavrulduğu için gelişememiş erik.

Kolof. Ziriktanın büyüğü.
Hazirladım kolofi
Koydum oni davaya
Gezeceğuduk senlan
Ya bak habu havaya.

Komar. Mor, lila, sarı, beyaz renklerde olabilen  muhteşem bir çiçek. Kuz tarafta  ormanların dereye yakın yerlerinde yetişir. Fazla güneş sevmez, rüzgar hiç sevmez.















Yüklen komar oduni
Gel gırana gırana
Haburdan usul usul
Kitelım Trabzon'a.





Korza. Göz önüne gelmeyen, basit doğal engellerle veya eşyalarla sakınılmış alan.
Bizim kede doğurdi
İki tişi bi tekir
Gizli iş çeviriyi
Ha bizim korza Bekir.

Kosi. Kuluçkaya yatmış tavuk.
Evın dibinde kuyi
Ondan cekerım suyi
Senın o fol ağzına
Kondurayım kosiyi.

Koşum. Yan yana getirilmiş iki elin avuçlarının hacmi. Bir koşum fındık.





















Kot. Mısır, buğday, fındık ölçmede kullanılan 30 cm çapında 40 cm yüksekliğinde silindirik ölçü kabı.
Yemekdan derdın yokdur
Hem yağ vardır hem yoğurt
Al çuvali arkana
Bikaç kot misir oğut

Kot kafa. Salak.

Kovit. İskorpit balığı.












Kozer. Köpeklerin ahşap yiyecek kabı. İçerisine malez konulur.

Köt çebi. Pantolonun arka cepleri.

Kudal. Tahtadan veya ağaç dalından yapılmış yemek, yal karıştırıcı, çırpıcı alet.
Uzat bana kudali
Kariştirayım yali
Terman kalmadi pende
Yapamayirım yali.


Kufa. İneklerin yiyecek kabı. 5-6 cm genişliğinde 30 cm yüksekliğinde ince tahtalardan yapılır, altı üstünden daha dar, silindir biçimindedir.
Arkasında kufacuk
Ne ufacuk ufacuk
El eddım memesine
Yumurtadan ufacuk.

Kugar. Genellikle kiraz, incir gibi silkelenerek toplanamayan meyve ağaçlarının uzak dallarının çekilerek toplanmasına yarayan 7 rakamı biçimdeki ağaç dalı.
Şemsiyemin kugari
Okaridır okari
Almayi beni kızlar
Alacağım dul kari.


















Kukku Kuşi. Guguk kuşu. Çıkardığı ses nedeniyle  bu isim verilmiştir.













Kukku ne bağırırsın
Kukku dilin kurusun
Birak güzel gızlari
Sabahlari uyursun.

Kukuca. Haşlanmış kuru mısır, kabak ve fasulye ile yapılan yemek. Süt katılarak yenir.


Kukuğak. Bir oturuş biçimi.
Yaylanın kukuğağı
Yere vurdi kırağı
Kaybana sevdaluğun
Merağıyim merağı.


















Kukul. Yün iplikten elle örme bere.
Oy kemençemin puli
Pen almam oyle duli
Alırsam kız alırım
Memeleri kukulli.

Kukula. Kuka, dantel ipliği yumağı.

Kulakli.




Kulir: Bok.

Kulles.

Kumul. Koni şeklinde, kum çakıl, toprak vb. malzeme yığını.

Kumuş. Üç dört tanesinin bir arada olduğu fındık koçanı. Çotanak.
















Kuples. Üstü alta getirilmiş, ters çevrilmiş.

Kurebi.
E kız kurban olayım
Seni veren rabbiya
İşmar eyledım oğa
Davrandi kurebiya.

Kurna. İçilebilecek suların y er altından yer üstüne çıktığı yer. Pınar. Göze.

Kustel. Kara lâhananın gövdesi. Mısır saplarının biçildikten sonra tarlada kalan 25- 30 cm yüksekliğinde kısmı.
Yedım yağla yoğurdi
Yüreğım bolanıyi
Lağana kustelleri
Karnımda dolanıyi.





















Kuş lastiği. Sapan.

Kutalis. Takım oyunlarında bir devre bir takımda, ikinci devre ikinci takımda oynayan fazla oyuncu.

Kuymak. Mısır ununa Trabzon peyniri ve teereyağ katılarak yapılan kahvaltılık yiyecek.
Abulam kuymak yabdi
Ketırın kaşuklari
Çayırın kenarinda
Ağlar uşacuklari.

Kuz. Kuzey doğu.
Çayir biçerım çayir
Kaleciğun kuzinda
Aşti yarim gelıyi
Bohcasi omuzinda.

Kuza.











Kücük ayi.  
Şubat ayı.


Lagat. Misine sarılan minik iskele biçimli nesne.






















Lâğana. Kara lahana. Dünyanın neresinde bir kök kara lahana varsa, orada bir Karadenizli vardır.
Kittim aldım lağana
Kıydım koydum sağana
Hiç emrımde görmedım
Senin gibi kaynana.






















Lağız. Mısır.
Lağız soyarım lağız
Gezma yarim yalağız
Pizım komşularımız
Peşimizde kılağuz.

Lakdama.

Lalaka. 

Laum. Dinamit.

Laum atmak. Dinamit lokumuna yaklaşık 5 cm uzunluğunda fitil soktuktan sonra ateşleyip denize atarak patlatmak suretiyle balık avlamak.

Lâmbes. Yamyassı hale gelmiş olma durumu.

Lâmli.  Ateşli silahların namlusu.

Lânger.

Lângoz. Su içindeki kayalar arasındaki derin çukur.

Lapçin. Tabanı yırtık ayakkabı. Lapçin ağız.

Lâsir. Yeşil kabuğu yenmeyen iri taneli bezelye. Araka,
















Leha. Silme balık dolu güverte.

Lengur. Bir hitap şekli. Biraz aşağılama içerir.

Lev. Kayıkların omurgasında bulunan ve ambara dolan suları dışarıya akıtmaya yarayan yaklaşık 3 cm çapında delik.

Libas. Dinsel anlamı olmayan kadın giyeceği.
Yarin iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyamete kadar sökülmez imiş.
Eski libas gibidir aşığın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imiş.

Liburdi. İyi niyetli olmayan sevimsiz ve yaramaz çocuk.

Lili. Ufak çocuk pipisi.

Limas. Soğuktan, kardan, rüzgârdan nispeten korunaklı olma durumu.

Limasluk. Limas olan yer.

Link edememek. Argo: Şaşkınlıktan konuşamamak, verecek yanıt bulamamak, eylemsiz kalmak, ne diyeceğini bilememek.

Loğusa. Lohusa.

Löğora. Yabani bir bitki.





















Löğroz. Yamaçlara kurulan evlerin  yamaç tarafındaki duvarından nem almaması için duvarla yamaç arasına boydan boya açılan yaklaşık 60 cm genişliğinde boşluk.





















Lürt. Gelinciğe benzer yabani bir hayvan.

Lütürüt: 

Madis. Yırtılan balık ağlarını tamir etme işi.

Madis Yığnesi. Madis yaparken kullanılan özel iğne.

















Makâna.
Otomobil, kamyon, otobüs gibi hareket edebilen araçlar.
Makânanın usdine
Bağladi yadağıni
O ağlamadan aşdi
Zigananın dağıni


Maksız. Şakacıktan.

Malafat. Erken cinsel organı.

Malahor. Yabani bir ağaççık. Argo: erkek cinsel organı.

Malaktar: Yaklaşık 1 metre boyunda sopanın uç kısmına pamuklu kumaş sarılmak suretiyle  yapılan meşale. Gaz yağına batırılıp yakıldıktan sonra gece yolculuklarında aydınlatma aracı olarak kullanılır.

Malak gibi yatmak. Büyüklerin yanında saygısızca uzanmak.

Malez. Karışık köpek, kedi  yiyeceği.
Kedenın malezini
Tök yalağına yesın
İşun keçti karşiya
Şindi ne tersa tesın.


Maniya. Bir yerde birikmiş is.
Kara Hasan kaynadam
Desbihi alır yere
Kızı Seher yakışir mi
Habu maniyali eve.

Manya. Yesir ve körebe oyununda rakibin sobelendiğini belirten nida.

Mares. Diriliğini kaybederek gevşeyip sarkmış olma durumu. Genellikle olgunlaştığı halde toplanamayıp ağaçta bırakılan incirlerin suyunu kaybedip  büzüşmüş halini anlatmak için kullanılır.

Mareslemek. Argo: Hasta olmak.

Maresli. Hastalıklı

Margo. Erkek kedi.  Argo: erkek gibi kadın.
Gidecoğum çarşiya
Adıma vurdum eyer
Köyün en akıllısı
Şu bizım margo Siyer

Mayna.

Meci. İmece. Genellikle kafkallamak veya mısır tanelerini koçandan ayırmak üzere kadınların ve çocukların katıldığı yardımlaşma toplantıları. Mecilerde çeşitli oyunlar oynanır.
Gideyiken meciye
Kaldım yari geceye
Kesildi mi seslerın
Uymayi kemenceye.

Memişane: Helâ

Meştebe:
Kiteyiken yaylaya
Ne olsa yeseyidım
Korpakor meştebenden
Biraz su içeyidım.


Mile. Misket.
Yaylanın çümeninde
Mile oynarım mile
Sarsam seni arkama
Yayık ibilan bile.

Mingalis. Küçük bir miktar.

Minzi. İnce tülbentte süzülmüş ayranın posası. Halis tereyağla kavrularak kahvaltıda tüketilir.

Müdana. Tenezzül.

Moddeo. Aaaaa! Memnunluk belirten şaşkınlık ünlemi. Genellikle beklenmedik bir anda uzun süredir görülmeyen veya orada olması beklenmeyen  bir tanıdıkla karşılaşıldığında kullanılır. Moddeo Hasan!

Mol. Küme. Aynı tür bitkiden birkaçının bir arada bulunması. Çoğunlukla fındık için kullanılır.
Kuş foli komar moli
Doli yağayi doli
Sevdaluğun yüzünden
Ben da kaybeddım yoli.


Mora. Avat dikeninin meyvesi.





Mucura.

Mudara. Gereksinim, ihtiyaç, muhtaç olma durumu.
Dumanli dağınıza
Varmam ocağınıza
Benım mudaram yoktur
Sizin uşağınıza.

Mudura/Mudra.  Bizim köyün Gülbahçe olmadan önceki adı. Anlamı üzerine yapılan açıklamalar yeterince akla yatkın olmadığı için açıklamasını geleceğe bırakıyorum.

Muhlama.

Mumul.

Munzur. İnsan ve hayvan yüzünün burun ucu ve dudakları kapsayan bölgesi.
Karşıda ne durursun
Durur da duşunursun
O seyrek munzurlari
As kugara kurusun.

Munzurıni asdi. Bir eylem veya söz karşısında hoşnutsuzluğunu ağız ve burun mimikleriyle gösteren kişinin görünüşünü betimleyen deyim.

Murt. Boşu boşuna ölmek. Bok yoluna gitmek. Bismilsiz ölmek.
Oyle bir anan var ki
Dünyayi yese doymaz
Öldüğünde murt gider
Cenazesi kılınmaz.

Müdana. Tenezzül etmeme. durumu.

Na: Buyur, al.

Nağara. Nara.

Naktar. Anahtar.

Nalakuyruk. Topukların neredeyse popoya değecek biçimde koşarak kaçma.

Nâmnâ. Bebek yiyeceği. (A'lar uzun değil ince okunur.).

Nasi. Nasıl.
Yağmur yağdi yabrağa
Serpdida vurdi bağa
Bu gencecuk gelini
Nasi koydun dobrağa.

Ne sarayi. Çok eğlenceli oluyor.

Ne sarar. Çok eğlenceli olur.

Niyetsın. Ne yapsın, ne etsin.

Nuska. Muska.
Adladım karşi dağa
Basdım yeşil yabrağa
Sihirliyim sihirli
Nuska yapdırdım bağa.

Obur. Hortlak. Kendini kaybedercesine yemek yiyen. Obez. Obur genellikle mezarlıklarda dolaşır. Mezarlık yanından geçerken dua okumak oburun yaklaşmasına engel olur. Geceleyin evden çıkarkn bismillah demek alışkanlığı da obura karşı alınan önlemdir.

Okari. Yukarı.
Haburadan okari
Gel kitelım yaylaya
Yoruldunsa Fadime'm
Pinelım arabaya.

Okarigiler. Köyün dağ tarafına yakın olanlar. Sahilden uzak olanlar. Üstüyangilerden daha yukarıda olanlar.

Odli dava.






















Paluk yağayi. Balık sürüsünün deniz yüzeyine çıkması ve havaya atlayarak suya düşmesini tanımlayan deyim. Alttaki fotoğrafta "palamut yağayi".
















Pasapas. Hiç ara vermeden, dinlenmeden.

Patlangıç.

Pay. Bir sezon sonunda hasılattan tayfalara ayrılan para. Tam pay 1, yarım pay 1/2, çeyrek 1/4, uğrub 1/8, kıymık 1/16.

Perçem: Mısır koçanının püskülü. Mısır koçanının ince olan yaprakları sigara kağıdı büyüklüğünde kesilir, içerisine tütün yerine perçem konularak sigara yapılır.

Pedek. Arı.
Çoruk pedek yeridır
Oğul vermez tişari
Poşuna tolaşupda
Yıbratman çaruklari.


Pelit. Meşe.
Çamdan geçtim pelide
Kız perilerin yide
Seni anan vermedi
Penım kibi yiğide.

Pestili çıkmak. Perişan olmak.

Peş yaptırmamak. İki söz etmesine izin vermemek.

Peştemal.
Peştemalin düğumi,
Geridendır geriden
Seni gavurun gızi
Sensun beni delirden.

Peşuk. Beşik
Akşam oldi Fadimem
Yaksana işiğuni
Allah alsın elınden
Kınali peşuğuni

Pines. Kümes.

Pisi/Pisig. Kedi.
Pisi pisi pambuk
Elisine kanduk
Üç mum yakduk
Seyrine baktuk.

Pişşt. Kedi kovalama nidası.

Polatka. Büyük balıkçı motorlarıyla balık avına çıkan tayfalara verilen avans.

Postun soyuluyi. Aslında kaybediyorsun ama farkında değilsin.

Puli purti. Ortalıkta olduğunda düzeni bozan eski.yeni her türlü eşya.

Pustuk. Taneleri alınmış mısır koçanı. Odun sobalarında yakacak olarak kullanılır.





















Robbum.
Rabbim. Allahım.

Rosi. (Bkz.) Kidal.

Roke. İskambil kâğıdındaki şeytan, joker.

Sağa. Sana

Türkü deyirim sağa
Başındaki yaşmağa
Kız  niye ağlayısın?
Anan kesilsin sağa
Nenen kesilsin sağa

Sağan. Tabak. Yemek tabağı.

Sal. Hasta ya da tabut taşımaya yarar sedye.

Saldat: Hantal.

Samara. (Bkz.) Karana.

Sarambula. İçyağı, tereyağı, zeytinyağı, kuru soğan, yeşil soğan, maydanoz, pazı yaprağı ile yarma mısır, usulüne ve sırasına göre pişirilmesiyle yapılan yemek. Halka şeklinde doğranmış salatalık kaşık gibi kullanılarak yenir.

Salhana. İşsiz güçsüz başıboş dolaşan ve bu durumu tasa etmeyen.

Saliiza. Henüz kafkallanmamış fındıklar arasında sıkça görülen böcek.







Saruğuburma. Tatlı türü.

Say değil. Yarım akıllı yetişkinlerin  ya da çocukların  kırıcı, incitici, yersiz sözlerinin dikkate alınmaması gerektiğini anlatan deyim.

Savma. Yaranın iyileşmesi. Kiraz, incir, dut gibi mevsimlik meyve ağaçlarında meyve kalmamış olması.

Sayvan. Ağaç direkler üzerine yapılan gözetleme kulesi.





Sarma.
Yarmalı kara lahana dolması.

*Kara lahana,
*Kara fırında kavrulmuş mısır yarması,
*Kuru soğan,
*Salça,
*Tuz,
*Zeytinyağı,
*İçyağı,
*İsteniyorsa kıyma boyutunda kesilmiş et veya kavurma,
*Varsa kemikli et,
*Varsa et yağı,


 
1- Lahana yaprakları iyice yıkanıp bir kenara konulur
2- Büyükçe bir tencere suyla doldurulup yüksek ateşte fokur fokur kaynamaya bırakılır
3- Bir tava veya tencerede içyağını eritilir
4- Eser miktarda zeytinyağı eklenir ve karıştırılır
5- İçyağı tamamen eriyince yemeklik doğranmış kuru soğan eklenir
7- Domates salçası eklenir
8- İsteniyorsa et veya kavurma eklenir
9- Malzemenin yüzeyini geçecek kadar sıcak su ile tuz eklenir ve karıştırılır
10-Kaynamaya başlayınca kısılır
11-Mısır yarması, su görünmez olana kadar azar azar ve karıştıra karıştıra eklenir (Yumurta çırpıcısı kullanılabilir).
12-Sarma içi pilav kıvamına gelinceye kadar ağzı kapalı olarak kısık ateşte bekletilir
13-Büyükçe tencerede fokur fokur kaynamakta olan suya lahana yaprakları koyulur (Hepsini birden koymaya gerek yok.) 2-3 dakika haşlanır.
14-Haşlanmış lahanalar süzgece konulur ve süzülür (Görsel ). 
15-Pilav kıvamına gelmiş sarma içinin biraz ılık hale gelmesi beklenir.
Devam edecek...






Selânder. Çiten, serander.

Sican odi. Endemik olmayan, dört mevsim yeşil kalabilen çalı. Meyveleri için zehirli olduğu söylenir.

Odur da konuşalım
Katalım cani cana
Alalım sican odi
Yedırelım kocana.







Siçda bokunla oyna. Oyunlarda ikide bir mızıkçılık yapanla oynamayı bırakmak.


Sifte. Çocuk oyunlarında önce başlama hakkı. Siftah. Siftesi benden bereketi Allah'dan.
Yarin işleri pozuk,
Para kazanamayi,
Siftesini yapmadan
Tükanini kapayi.

Siğıra gitmek. Sığırları otlatmak üzere çayıra götürmek. Sabah  7 ile 9, öğleden sonra 15:30 ile 17:30 arasıdır bizim köyün siğıra gitme saatleri. Sığırların adı genellikle "sarıkız" ya da "karakız" olurdu.
Alişdirdi sobayı
Tumanlari düdeyi
Pen kördum nazli yari
Siğırlara gideyi.


Simon: Saçların önden arkaya veya bir yandan öte yana ıslatılarak özenle taranmış durumu. "Buzak yaladi" da denir. Mişon reisin saçı her zaman simon'dur.


Sini. Üzerine yemek yenilen yaklaşık 60 cm çapında bakır tepsi.















Rafındaki siniler
El değmeden iniler
Gurbeddeki yarimin
Kulakları çiniler.

Sipsi. Kedi.

Sirdarmak. Sırıtmak.

Sirhan. Isırgan otu.  Yaprakları tava yapılarak yenir.

















Hayde kitelım hayde
Hayde gelmeyı misın
İncelendi bellerın
Sirhan yemeyi misın?



Siser.

Siska. Soğan fidanı. Ufak tefek çok zayıf. Sıska.



















Somara. Sapları tava yapılarak yenen yabani bir bitki. Dereye yakın sulak ve gölgelik yerlerde yetişir.


Somara  davasi. 

















Soyunmak. Işık kaynaklarının sönmesi. Güneşin batması.
Ay vuruyi vuruyi
Işıklar soyunuyi
Ver ağzıma memeni
Dudaklarım kuruyi.

Suluk. Eski tip evin ebeveyn yatak odasının bir köşesinde bulunan yerden 10 cm yükseklikte oda tarafındaki iki kenarı 80'er cm, şimadan yapılmış, dışarıya akarı olan  duş teknesi. Yıkanmak ve çiş yapmakta kullanılır.

Su Dökünmek. İşemek.

Sumuç. Tam açılmış başparmakla işaret parmağı arasındaki uzunluk.













Sükluk. Islık.

Süner. Sınır.

Süzek. Süzgeç

Şalak. Artık yenemeyecek kadar büyümüş bostan (Hıyar).



















Şima. Kum, çimento, kireç karışımı harçla yapılan döşeme.
Kirasunun evleri
Şima ile gaynama
Kız penımla oynadın
Paşkasıla oynama.

Şarli. Beşikdüzü'nün eski adı.
Ne hoş gelıyi ne hoş
Şarli'nın ışıkları
Yakti kül etti peni
Kibar konuşuklari.

Tahra.

Taltaşak. Çırılçıplak erkek.

Tanazluk. Küpeşte tahtası.

Tarazlanmak. Aşınmak.

Tarata.

Temreğu. Egzama.

Tepreşmek. Savmakta olan yaranın tekrarlaması.

TeşirmekMeyve toplamak.
Eğdım funduk talini
Kel teşire teşire
Yedi köyun içinde
En güzeli Menşure

Teşki. Keşke.

Tevek. Kabak ve salatalığın sarmaşık biçimindeki gövdesi.
Balkabağı teveğı
Kurıdi sökilecek
İki memen arasi
Beyazdır ebilecek.

Tevekkel. 

Tiftiklemek. Yıkanan yün yorgan, yatak ve yastıkların topaklanan yünlerini elle tel tel haline getirmek. Hamsi kuşi yaparken kullanılacak hamsiyi ufak parçalara bölmek. Sigırlara hazırlanan yallara konulacak furçaları sigırlar rahat yiyebilsin diye dar parçalara ayırmak. Altta tiftiklenmiş hamsi görseli.

























Tirvana. Bir kuş türü.
Tirvana vurdım uşdi
Tuyi tarlaya duşdi
Ben ne eddım gaynana
Oğlun beşime duşdi.

Tirnakli.

Tiza. Kan emici böcek. Keneye benzerse de kene değildir.

Torasan. Yassımsı bir incir türü. İncirden daha lezzetlidir. Beyaz incirle karıştırılmamalıdır.



















Tuman. Sis.
Ey yayladan kelenler
Yaylalar tuman midır
Yitirdım sevduğumi
Köreninız var midır?

Ucuc boceğı. Uğur böceği.

Urum. Rum.

Urus. Rus.

Uşak: Erkek çocuk.
Maçkalı, dişleri yeni yeni çıkmaya başlayan çocuğunu kucağına almış fındık içi yedirmeye çalışıyorken bir taraftan da " ye uşağım ye! beyuduğunda, erkekluğun ardar" diyormuş. Kocasının konuşmalarını duyan karısı mutfaktan seslenmiş:
-Parmak  kadar uşağı pirak da, adağuağzına iki dane.

Ustiyangiler. Eve göre dağ tarafında ama yakında olan evlerde yaşayanlar.
Haçan geldım kabina 
Kabin araluk idi
Ustiyandan dolaştım
Alti kayaluk idi.

Varyoz. Balyoz.

Vindo. Bir tür iri sinek. İneklere musallat olmasıyla bilinir.

Viya. Deniz dalgasının tam kırılacağı sırada önüne uzanıp vücutla  sörf yapmak.

Vizviz. Sivri gagalı küçük karabatak.

Volar. Tarlayı bellerken belin topraktan bir seferde alt üst ettiği bölüm.

















Yal. İnek yiyeceği.

Yal Kazani. Yal hazırlanan büyük kazan.

Yali. Köyün denize yakın kısmı.

Yalgı. Deniz anası.

Yalluk. Sığırlara yal hazırlamada kullanılan her türlü yiyecek.

Mezerenın yolinda
Yalluk ederım yalluk
Uc seneye dayandi
Edduğumuz sevdaluk.

Yanpiri. Eğri büğrü, düzensiz.


Yar kopması. Heyelan.
















Yarindasi: Yarından sonraki gün. Ertesi gün.

Yarma: El değirmeninde kalın çekilmiş sarmalık mısır.

Yaşmak. Üzerinde hiçbir işleme olmayan beyaz baş örtüsü.
Başındaki yaşmağa
Durdi güller aşmağa
Sen beni alişdirdın
Sevdali konuşmağa.

Yeğnik. Hafif.

Yelve. Bıldırcının büyüğü.

Yesir. İki takım arasında yapılan ve hıza dayanan bir oyun.  İlk olarak takımlardan birinin oyuncusu koşmaya başlar.  Arkasından diğer takımın oyuncusu koşar. Amaç öndeki koşucuyu yakalamaktır. Yakalanan oyuncu takımı için eksi puandır. Oyuncular yakalanmamak için dilediği yolları seçebilir. Yakalanmadan başladığı yere dönen oyuncuların çokluğu oyunun galibini belirler.

Yığın. Horamanın büyüğü. Horaman sadece mısır saplarıyla yapılırsa da yığın çayırla yapılabilir.


Esdır kara yel esdır
Bu gün dağlara desdur
Keşişin yığınini
Sabahınan daş kesdır

Yiri. İri, kocaman,
Yeni bir sevda etdum
Gözleri yiri yiri
Korkayirım vollaha
Alacak oni biri.

Yisa. Balık ağlarını ya da kayıkları çekerken söylenen isteklendirme nidası.

Yukli. Hamile.
Derenın baluklari
Buyuklidır buyukli
Kocan kitti askere
Sen kimden kaldın yukli.

Yureğım bolanıyi. Mide bulanması.

Yureğım kesildi. Korkudan ölecek gibi oldum.

Zakoda. Taşla kırılmış zeytinlerin suda bekletilmiş hali. Tuzlanarak kahvaltıda tüketilir.

















Zağna. Yengeç.

Zavan. Kıraç alanlarda yetişen yabani bir bitki. Beyaz ve sarı çiçek açarlar.





















Zayi.
Sanırım, herhalde.

Zibil. İnanılmayacak kadar fazla. Çok küçük. Minik. Denizin kıyıya attığı gargalakların büyükleri toplandıktan sonra kalan küçük parçaları.


















Zifin. Sarı beyaz çiçekler açan bir orman bitkisi.
















Haburadan okari
Zifin çiçeği sari
Vermeyiler adama
Gönul sevduğu yari


Ziğna.  Deniz üzerine uzanan kayalıklar ve sahilde mağaralardan oluşmuş bölge .

Ziğos.  Kapkara bulutlarla sarılmış gökyüzü, fırtına, yağmur, hortum  içeren hava durumu.


Zimla. Göz çapağı.

Ziniya. Tavuk pisliği.

Zinos. Martı.

Zipçuk. 

Zipka.

Karadeniz uşağı
Giyer aba zipkayi
Kemeri gümüş kayiş
Yan takar kukulayi


Zirikta. Yaklaşık bir iki santimetre kalınlığında üç santimetre  çapında hamurun yağda kızartılmış hali. Üzerine toz şeker dökülerek yenir.




















Ziyer. Alah bilir ya, belki de öyle, desene. 

Zizil. Solucan.

Zuluf. Kafkal işlemi sonucu ortaya çıkan ve içinde fındık olmayan kabuk.

Zumban. Bir tür sarmaşık.

Zumbuk. Orta parmağı tümsek yaparak küçüklere ikaz amacıyla vurulan sevimli darbe.

Zumur. Ezik, ezilmiş. Bilekiden yeni çıkmış sıcak mısır ekmeğinin ortası oyularak içine taze tereyağ koyulduktan sonra iyice ezilmek suretiyle  yenecek duruma getirilmiş hali.

Zükam. Nezle.

Göz Atılan  Kaynaklar.
-Sözcüklerin büyük çoğunluğu 17 yıl yaşadığım Mudra Köy'ünden aklımda kalanlardır.
-Trabzon Yerel Ağızlar Derleme Sözlüğü. Bahattin Sezgin.
-Doğu Karadeniz Bölgesi Eşkıya Ve Kabadayıları. Yaşar Küçük.
-Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü. Kudret Emiroğlu.
-Tarih Boyunca Karadeniz'de Etnik Yapılanmalar Ve Pontus. Haşim Albayrak
-Doğu Karadeniz Yer Adları Ve Söz Varlığı. Osman Coşkun.
-Manilerimiz Ve Trabzon Manileri. Ali Çelik.
-Doğu Karadeniz Masallar Öyküler Söylenceler Destanlar. Haydar Gedikoğlu.
-Trabzon Tarihi. Mahmut Goloğlu.
-Trabzon Yer Adları. İlyas Karagöz.
-Hititçe Türkçe /Türkçe Hititçe Büyük Sözlük. Ahmet Ünal.
-Bir Tutkudur Trabzon. İ. Gündağ Kayaoğlu, Ömer Ciravoğlu, Cüneyt Akalın.
-Trabzon Halk Kültürü. Mustafa Duman.
-Büyük Sümerce Sözlük. Nafiz Aydın.
-İlkçağda Türkiye Halkı. Bilge Umar.
-Trabzon ve  Yöresi Ağızları. Necati Demir.
-Kaçkarlarda Bulut Olsam. Uğur Biryol
-Trabzon'u Anlamak. Güven Bakırezer. Yücel Demirer.
-Trabzon'un Yer Adları. Enver Uzun.
-Trabzon Kent Mirası. Ömer İskender Tuluk, Halil İbrahim Düzenli.
-Mitolojide Doğu Karadeniz. İlyas Karagöz.
-Panaret'in Trabzon Tarihi. A. Hahanov.
-Tarihsel Süreçte Trabzon Halkı. Ömer Şen.
-Karadeniz Kappadokia'sı (Pontus). Bilge Umar.
-Gürcüler. David Marshall Lang.
-Anadolu'nun Milli Devleti Pontos. Mahmut Goloğlu.
-Lazlar'ın Tarihi. Muhammed Vanilişi- Ali Tandilava.
-Pontos Kültürü. Ömer Asan.
-Lazlar. M. Recai Özgün.
-Karadeniz Aşk Türküleri, İsmet Zeki Eyüboğlu.
-Anatol Türküler 1896. Stavros Stavridis. Hazırlayanlar: Evangelia Balta-Ari Çokona
-Romeika Türkçe Sözlük/Trabzon Rumcası. Vahit Tursun
-Doğu Karadeniz. Mehmet Bilgin.
-Karadeniz Dünyası. Mehmet Bilgin.
-Kemençemin Telleri. Dr. Mustafa Duman.



16 yorum:

  1. Çok güzel bir çalışma teşekkürler.Bir an için yıllar önceye gittim çevremde tanıdığım yaşlı insanlar gözlerimin önüne geldi.Mudura sözlüğünün genişletilmesi için elimizden gelen ne varsa yapmaya çalışırım.

    Adnan BEKTAŞ

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,yanlış bildiğimi sanmıyorum ama,yine de temkinli olayım.''Kumuş ''bizim oralarda mısırın koçanına denir idi.Ayrıca bahçe etrafında ki çitlere de ''Çaplama''derdi rahmetli Dedem.Siğillere ''Kuza '' derdik,Bir de''Tsimur''(söylemesi kolay yazması zor) vardı,bilenler hatırlayacaktır,sıcak mısır kolofları ile tereyağı ezilerek acele açlık bastırmaya yarardı.Ve son olarak çıplak anlamına gelen ''cisan''(tabiki yazıldığı gibi söylenmiyor) vardı.Sürç-i lisan etti isem affola,katkım oldu ise ne mutlu.Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,

      Nereli olduğunuzu bilseydim daha iyi olurdu sanırım. Kumuşu biraz daha soruşturacağım. Kuza fotoğrafı çekmiştim ama net olmadığı için eklemedim. Yakında yeni fotoğrafı ekleyeceğim. Çaplamayı da soracağım. Ben hatırlayamadım. Ancak Karadeniz yöresinde hazırlanan bazı sözlüklerin birinde dediğiniz anlamı da içeren "cablama" sözcüğü gördüm. Tsimur biraz "zumur'a" benziyor galiba. Mısır unundan kolof yapılır mı onu da bilmiyorum.
      Teşekkür ederim. Yorumunuzu okurken aklıma bir kaç kelime daha geldi. Teşekkür ederim.

      Sil
  3. Özür dilerim,acele ile (her zaman yaptığım gibi) en sondaki ''zumur'' maddesini görmedim,kusuruma bakmayın.O maddede yazılanlara (haddim olmayarak) katılıyorum.Ben biraz acele ile ukalalık etmişim.Bu arada benim de aklıma bazı kelimeler geldi,daha sonra yazarım.(Trabzon'luyum)

    Selamlar.
    Selamlar

    YanıtlaSil
  4. Hatırladığım kelimeler;''Rokofla'' Mısırın yeşil olan dış kabuğunun kurutulmuş hali.rahmetli Dedem kurbağaya''Roseka''derdi.Fındık ve ceviz içine ''Ganzi'' derdik.Hatırladıklarım bu kelimeler.Selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Benden büyüklere bir sorayım bakalım mısır kabuğunun kurutulmuşunun ve kurbağanın bir adı var mı? Ganziye biz Kanzi ya da kanzilis diyoruz.
      Trabzonlu olduğunu anlamıştım da hangi tarafından olduğunu anlayamamıştım. Mudura Yoroz burnunda, şimdiki hali Gülbahçe olan köy. Sözcüklerin sesletimi yöreden yöreye değişebiliyor.
      Sağlıklı uzun ömür dilerim.

      Sil
  5. mısırın dış yapraklarına furça da dendiğini biliyorum bu arada 10 numara olmuş sözlük

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hatırlayamadım. Başkalarına da sorayım bakalım bilen çıkacak mı?

      Sil
  6. Mükemmel bir çalışma emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Hasan bey,

    Oldukça emek verilmiş, güzel bir çalışma. Elinize, emeğinize sağlık. Vakfıkebir için bir sözlük çalışması uğraşı içindeyken zaman zaman bilgisunardan (internetten) ilişkili fotoğraf, ek bilgi almaya çalışıyorum. Karganak sözcüğüne bakmak istedim; ben üstte dönen taşın merkezilenmesini sağlayan, altta bağlı milin içinden geçtiği ahşap takoz olarak anımsıyorum. Ama sizde ve başka bir yerde su değirmeninde tanelerin düşmesini sağlayan düzenek olarak belirtilmiş. Bu sözcüğü araken de sizin çalışmanızla karşılaştım. Fotoğraflarınızdan da kullanmak istiyorum. İlke olarak referans verme durumundayım.
    İyi dileklerimle.

    Suat İSKENDER
    ibsalda@hotmail.com

    YanıtlaSil
  8. Merhaba,
    Ben de bir daha sorayım yaşlılara belki dediğiniz gibidir. Aklımda kalanları yazdım. Yanlış hatırlıyor olabilirim.

    YanıtlaSil
  9. Garganak yazdığım gibiymiş. Kendine özgü gürültüsü ve hiç susmaması yüzünden sıkıcı gevezeler için "garganak gib konişiyi" deyimi bile varmış.

    YanıtlaSil
  10. Arkadaşım emeğine sağlık çok güzel bir çalışma olmuş. Ben de Trabzon Çarşıbaşındanım, büyük bir kısmı bizde de aynı kullanılıyor. Kelime açıklamalarının yanında yöresel türküleri eklemeniz mükemmel olmuş. Arkadaşlarımla paylaşıyorum şimdi sayfanın linkini, teşekkürler

    YanıtlaSil
  11. Argo bitkisini araştırıyorum kaç zamandır ve tek bulabildiğim sizin görselleriniz ve yorumunuz. Emeğinize, ellerinize sağlık. Harika bir kaynak yaratmışsınız ve umuyorum bu sözlüğünüz gelişmeye devam eder. Eğer ortaya kökenli bir kitap çıkarsa, eşşiz bir kaynak olmuş olur. Başarılar şimdiden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım Argo üzerine bilgiler yeterli olmuştur.

      Sil